08.08.2013 :
Ulaan Bataar ‘da bizi Juulchin
Seyahat firmasının şoförü karşıladı ve sağdan direksiyonlu bir minibüsle Kaiser
Otel ‘e götürdü. Trafik çok dolu. Yollar dar ve bozuk. Kurallara uyuyorlar
ancak çok araba olması nedeniyle vakit kaybediyoruz. Minibüste bir Alman kız ve
erkek arkadaşı da var. Onlarla muhabbet ettim. Friedrich Ebert Stiftung ‘da
çalışıyorlarmış. Kız yılda birkaç kez Moğolistan ‘a geliyormuş ve araştırma
yapıp raporlar hazırlıyormuş. Erkek arkadaşı ise ilk kez geliyormuş. Adı Jan.
Aynı otelde kalacağız
onlarla. Onlar bir gece kalıp Moğolistan ‘ın batısında bir yerlere yürüyüş ve
kamp için gidecekler.
Otel ‘e ulaştık. Saat
yaklaşık 11:00 gibi. Odamız hazır değil. Lobby/restaurant kısmında Ömer ‘le
oturduk. Bir soğuk bira iyi geldi. Otel bayağı iyi durumda. Tam yanımızdaki
bina bir hastane. Hastanenin karşısında Hotel Platin var. Odamız hazırlandı ve
odaya geçtik.
Odamız büyük ve yerler
halı kaplı. Odada acayip bir koku var. Sanırım halıdan kaynaklanıyor. Ömer ‘le
odamıza alışıyoruz. Derken Evre gelmekte oldukları Çin-Ulaan Bataar treninden
telefonla bizi aradı. Yaklaşıyorlarmış. Yaklaşık 13:00 gibi geldiler.
Bu arada Juulchin
firmasından Mona aradı. Saat 14:00 ‘de onların ofisine davet etti.
Bizim toparlanıp otelden
çıkışımız 14:10 ‘u buldu. Otele çok yakın ofislerine yürüyerek ulaştık. Saat
14:30. Ulaan Bataar ‘da kalacağımız 2,5 günü birlikte karara bağladık.
Bir pazarlıkla
sonuçlandırdık. 1,350.-USD nakten ödedik. Güler yüzlü ve sempatik insanlar.
Profesyonel bir ofisleri
var. Yeni 3 katlı bir binanın 2. Katını tutmuşlar. Yaklaşık 200 m2 ‘lik bir
alanda 8-10 kişi çalışıyorlar.
Bize rehberlik yapacak
genç ve şirin kızla tanıştık. Kibar ve narin bir kız. Adı Bunayaa.
İngilizcesi çok iyi. Bizi
hemen şehir turu için aldılar, bize ayrılan minibüsle şehir turumuz başladı. İlk
ziyaret bir zamanların İmparatorunun konağı/sarayı olarak tamamen ahşaptan inşa
edilmiş bina: Bogd Khan Sarayı. Müze statüsünde gezdiriyorlar. Burada müzeler
17:00 ‘de kapandığı için sadece burayı gezdik.
Sarayın bizim
bildiklerimizle pek bir ilgisi yok. Büyük bir bölümü yok olmuş. Kalan kısmı ise
yaklaşık ¼ ‘ü. Yaşadığı kışlık saray iki katlı. Bir zamanların Ulaan Bataar
‘daki en yüksek bina diye ifade ediliyormuş. Doğrudur çünkü Moğollar tamamen
“ger” adı verilen yuvarlak ve üstü hafif konik kubbemsi olan çadırlarda
oturmayı adet edinmişler.
Tamamen ahşaptan yapılmış
Bogd Khan kompleksine süslemeli yüksek bir kapıdan giriliyor. Kapı ayrı bir
önem ve özene sahip olarak yapılmış. Oymaları ve süslemeleri dikkat çekiyor. İçeri
girerken yine kapalı bir kısımda sağda ve solda 2 ‘şer olmak üzere dört mevsimi
temsilen koruyucu adını verdikleri ahşap tanrı heykelleri var.
Burayı geçince bahçe
bölümüne çıkılıyor. Yaklaşık 600-800 m2 ‘lik bir dikdörtgen bahçe.
Orta eksenindeki yoldan
yürüdük. Orta mesafede sağda ve solda iki ayrı ibadethane (küçük tapınak binası
var). Sağdakinde ipek kumaşlara işlenmiş ve doğal boyalarla boyanmış iki
boyutlu Buda posterleri var. Çeşitli
tanka eserler var. 3 odadan oluşan bu bölümü gezdik. Geldiğimiz kapıdan çıkarak
bahçeye ve enlemesine tam karşıya geçerek bu defa metallerden yapılmış Buda
heykel ve süslemelerini içeren diğer tapınağa geçtik. Burası da 3 odadan
oluşuyor. Gezip çıktık. Bahçenin sonunda tam kapının karşısında yer alan ahşap
binaya geçtik. Burada da çeşitli eserler ve Budizmle ilgili çeşitli süslemeler
var.
Bahçede yer alan binaları
gezdikten sonra hemen bitişik bir bahçede yer alan Bogd Khan ‘ın kışlık sarayı
olan beyaz boyalı 2 katlı binaya ulaştık. Üst kata çıktık. Birbirinden geçilen
ortası koridor şeklinde tasarlanmış sarayda çeşitli odalar mevcut. Yatak
odaları, oturma bölümleri v.s Alt katta
Bogd Khan ‘ın içi doldurulmuş hayvanlardan oluşan koleksiyonu var. Üstü kar
leoparı postuyla kaplı ger var. Bogd Khan sarayından ayrıldığından beri temizlik
bile yapılmamış sadece koruma altına alınmış bir saray burası.
Buradan ayrılıp tüm şehri
rahatça gören bir tepede yer alan anıta gittik. Araçlar bir yere kadar ulaşıyor
ve sonrasında yaklaşık 150 basamaklı geniş bir merdivenden tırmanarak tepeye ulaşılıyor.
Bu arada bir yağmur başladı. Yukarıda çepeçevre betondan yapılmış bir
pano var. İçe bakan
yüzeyi çeşitli kahramanlık hikâyeleriyle süslenmiş modern mozaik tarzında.
Ortada durup görselleştirilmiş hikâyeleri izlemek mümkün. Buradan şehri izledik.
Hava bulutlu ve yağmurlu.
Şehrin içinden akan nehrin doğu tarafındayız. Bu bölüm yeni yapılan inşaatlarla
zengin bir muhit haline geliyormuş.
Aşağıda hemen tepeden
inince rahatça ulaşılacak mesafede altın renginde bir büyük Buda heykeli var.
Arabayla buraya indik. Burası Buda parkı diye geçiyor. İnsanların dinlenme ve
havalanma yeri şeklinde bir park. Ortasında yerden yaklaşık 20 metre
yüksekliğinde ayakta duran bir Buda heykeli var. Parkın bir yanında büyük bir
Budist davul diğer yanında ise bir çan duruyor. Bunlar yaklaşık 5 x 5 metrelik
üstü sundurmalı beton platformlarda yer alıyor. Stresle veya sevinçle davul
çalmak ve için halka açık bir davulmuş bu.Yeni evlenenler de bu
parka geliyor. Resimler çektirip mutluluklarını burada paylaşıyorlar.Bir evli çift de biz
oradayken resimler çektiriyorlardı.
Bundan sonraki durağımız
tiyatro. Turumuzun paketi içine yer alan tiyatroda folklorik unsurlardan bir
demet sunuluyor. Tam 18:00 ‘de başladı. Çok özenle düzenlenmiş bir tiyatro
binası ve salonu. İçeri girdik. Kırmız koltuklarda yerimizi aldık. Çok özenle
hazırlanmış çeşitli gösteriler izledik. Folk danslarının yanı sıra gırtlaktan
şarkı söyleyenler İlgi çekiciydi. Sadece
gırtlaklarını kullanarak yükselip alçalarak şarkı söylüyorlar. Müzik eşliğinde
de olabiliyor. Bir ara tek bir kız çocuğu çıktı ve “lastik kız” hareketleri
yaptı. Olmayacak elastikiyette bedensel birçok gösteriyi yaptı. Bunların
hiçbirinde fotoğraf çekilmesi mümkün değildi. Gösteri yaklaşık 1 saatten fazla
sürdü.
Buradan çıkıp şehrin ana
caddelerinden birinde yer alan Gomongo tarzı bir BBQ salonuna gittik.
Seçimlerimiz yapıp lezzetli yemeklerimizi keyifle yedik. Buradan çıkıp para
bozdurduk. Moğol parası Tugrig olarak geçiyor. Para bozdurduktan sonra hemen
yakınında bulunan Grand Khan adlı Irish Pub ‘da oturduk. Hepimiz bir şeyler
içtik. Bunaya ‘ya da ikram ettik. Kahveler güzeldi. Kahvenin yanında da bir tek
Chingiz Votka iyi oldu.Az veriyorlar ve
50.-Tugrig alıyorlar.Yaklaşık 12.00 gibi otele
geri döndük. Ertesi günü 09:00 ‘da çıkmak üzere sözleştik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder