MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
8. Gün / Day 8
: 23.05.2014 Dinlenme günü
Feribot Yolculuğu : Baku (Azerbaycan)>>> Türkmenbaşı
(Türkmenistan)
Uzun bir günün verdiği
yorgunlukla Professor Gül adlı feribota binip kamaralarımıza yerleştik (demiştim).
Gemi eski ve kirli görünümlü. Dar merdivenlerin tırabzanlarına tutundukça
avuçlarımın içi kara kara oluyor. Hem eskilik hem de ilgisizlikten olsa gerek. Motosiklet dahil bilet ücreti 200.-USD tutmuştu. Bunun bedel karşılığına standart kamara var ancak kamarot kadın 20.-USD ekstra karşılığında WC ve duşu müstakil olan bir kamara
verebileceğini söyledi. Koca gemide yolcu olarak toplam 11 kişiyiz. Ben 20.-USD vermeyi kabul
ettim ve kamarot bana 9 numaralı kamarayı teslim etti.
Kamaranın temizliğinin ve
teçhizatın kullanılabilirliğinin tartışmaya açık olduğu aşikâr.
Bir an önce eşyalarımı
açtım, motor kıyafetlerimi çıkardım ve güzelce havalanmalarını sağlayacak
şekilde astım. Kamaranın penceresini tam açmak mümkün.
Biraz hava almak için
açtım. Bu arada güzel bir duş yaptım. Ancak gemide ılık su var. Biraz
şaşırtıcı. Yıkandım ve havlu olmadığı
için yanımda getirdiğim peştamallara sarınarak kendimi kurutuyorum. Bu arada
ütüsü yalapşap, rengi açık griye dönüşmüş nevresim takımını kamarot hanım
getirdi teslim etti. Güzelce yatağımı yaptım. Niyetim güzel bir uyku çekmek.
Henüz gemi kalkmadı.
Uyumaya dalmışım. Muhtemelen 08:30 ‘da gemi hareket etti (bunu daha sonra gemi
personelinden öğrendim). Yaklaşık 12:00 gibi uyandım. Tüm yorgunluğumu
atmıştım. Gecenin uykusuzluğu da şimdilik kalmamıştı.
Baku ‘da limana gelirken
küçük bir bakkaldan aldığım peynir, pide, domates, nar suyu ile güzel bir öğle
yemeği yapmış oldum. Bu arada almış olduğum salamın ben limanda dolaşırken bir
köpek tarafından punduna getirilerek motorun üzerinde duran poşetin kemirilmek
ve dişlerle parçalanmak suretiyle ele geçirildiğini söylemeliyim. Gitti bizim
güzelim Macar salamı.
Gemiyi bir kolaçan etmek istedim. Fotoğraf makinamla geminin güvertesinde ve koridorlarında
dolaştım.
Hazar Denizi uçsuz bucaksız gibi görünüyor. Hava puslu. Görüş mesafesi çok derin
değil ama havanın nemi ve sıcağın etkisi deniz üzerinde bir pus oluşturuyor.
Köprü üzerine geldim.
İçerdekilere ‘Merhaba’ dedim kapıdan. Beni içeri davet ettiler.
Çok kibar serdümen,
gemici ve bir de yardımcı üç kişi. 55 yaşlarında olan Emin, 40 yaşlarında olan
Seymur ve yardımcı ise 30 ‘lu yaşlarında.
Yardımcı, Serdümen Emin, ben ve Seymur |
Güzel bir sohbete daldık.
Hepimiz çeşitli konular açıyoruz. Yardımcı gemici genç olduğundan sadece
dinlemekle yetiniyor. Bana çay verdi. Denizin ortasında Türkmenbaşı ‘na doğru
dümen tutmuş gidiyoruz. Hazar Denizi ‘ni enlemesine Batıdan Doğuya geçiyoruz.
Bir ara söz off-shore petrol platformlarına geliyor. Hiç biri görünmediği için
soruyorum. Hemen radar ekranından tarayarak gösteriyorlar. Denizin ortalarda
bir yerleri adete demir adacıklardan pıtrak bir şekilde örülmüş. Bütün petrol
“yukarıdakiler”in cebine akıyor diyorlar. ‘Bize hayrı yoktur’ demeye getiriyorlar.
Mersin Balığı konusunu
açıyoruz. Balık neslini tüketmemek için en iyi yöntemin balığın havyarının
sağıldıktan sonra tekrar denize bırakılması deniyor. Büyük firmaların böyle
yaptığı söyleniyor.
Seyir yaptığımız gemi 1985 Bulgaristan yapımı. Genişliği 28 metre. Yapıldıktan sonra gemi herhangi bir açık denizle irtibatı olmamasına rağmen Hazar Denizi 'ne getirilmiş. Coğrafya sevenlere bir konu ...? Bu gemi bu denize nasıl veya nereden getirilmiş olabilir?
Söz bir ara Ermenistan
‘la itişmeye geldi. Aralarının düzeleceğine pek ihtimal veren yok.
Seymur kesinlikle ‘Bu
böyle gider’ diyor. Emin daha temkinli. ‘Belki şartlar değişir ve politik
dengeler farklı kurulabilir’ diyor. Bizim PKK konusunu ve kürtlerle gelinen
uzlaşı sürecinden bahsediyorum. İlgiyle dinliyorlar. ‘Birkaç sene önce hiç
olmayacakmış gibi görünen şeyler tam tersi yönde gelişebiliyor. Belki
Ermenistan ve Azerbaycan arasında da böyle bir süreç oluşabilir’ diyorum. Pek
inanmış görünmüyorlar. Bir de ihanet konusuna giriyorlar. Aynı menfaatleri
paylaşırken başka ülkelere destek vererek mevcut bağı tehlikeye atmakla
suçluyorlar adeta Ermenistan ‘ı.
Yani Azerbaycanlılar da
bizler gibi sohbet fırsatlarını politik konuları irdelemekle geçirebiliyorlar.
Sonuç olarak Ermenistan ‘ın hem Türkiye hem de Azerbaycan ‘la anlaşarak
sınırlarının açılmasının çok gerekli bir konu olduğuna geliyor. Böyle bir şey
olsa
tek Gürcistan kapısına
mahkum kalmayacak ve sıkı bir ticaret ilişkisi başlayabilecek.
Yaklaşık 1 saatlik
hoşbeşten sonra köprü üstünden ayrıldım. Kamarama geri döndüm. Bir süre
bilgisayarımda oyalandım. Fotoğrafları düzenledim, yazılarımı yazdım filan.
Aslında bu bilgisayar
meşgalesi pek bela bir şey değil. Ülkeden uzakta gazete bulmak pek mümkün değil,
internete de bağlanmanın söz konusu olmadığı durumlarda kala kala kitap okumak
kalıyor. Yani ülkeden uzakta internet bağlantısının olmadığı ortamlarda nasıl
vakit geçirilebileceğini anlamak için iyi bir fırsat Hazar Denizi ‘nde feribot
seyahati.
Yorgunluğumu henüz
atamamışım belli ki; biraz daha şekerleme yaptım. Sonra geminin restoran
kısmına çıktım. Burada bizim TIR şoförlerini yemek yerken gördüm. Cemil,
Fahrettin ve daha önce bahsettiğim diğer iki şoför birlikte tavuk, patates
yiyor ve fantayla birlikte votka içiyorlardı. Beni de sofraya davet ettiler.
Kırmamak için onlara eşlik ettim.
Bir süre sonra güvertede
dolaşıp fotoğraf çekeceğimi söyleyerek onlardan ayrıldım.
Dümdüz, çarşaf gibi bir
Haar Denizi; suyu tuzlu, rengi laciverte giden bir yeşil. İlk bakışta bizim
Karadeniz gibi. Biraz dalgasız hali. Çok çeşitli balıkları olan bir denizmiş.
Gemimiz Türkmenbaşı ‘na doğru bizi aldı götürüyor.
Akşam bastı. Karanlık
çöktü. Ben bilgisayarımda bir şeyler yapıyorum ama kamaramın penceresi karanlık
mı karanlık. Neyse 21:30 sularında tekrar bir köprü üstüne çıktım. Emin yoktu.
Onun yerine bir başkası vardiyadaydı. Seymur ‘a merhaba dedim. 23:00 gibi
limanda olacağımızı söyledi. Bizim yanaşacağımız iskelede gemi filan yokmuş; bizi
hemen alacaklarmış. Bu çok sevindirici bir haber. Zira TIR Şoförü arkadaşlar
anlatıyorlar. Zaman zaman iskele müsait olmadığı için 10 saate yakın açık
denizde bekletildikleri olmuş.
Türkmenbaşı ‘na yaklaşık
5-6 mil kala sığlık nedeniyle denize sağlı sollu çakarlar yerleştirilmiş. Sancakda
ve iskelede bunları takip ederek dikkatlice giriliyor limana doğru.
Yanaştık. Ben bu arada
motorun iç çantalarını düzenleyerek eşyalarımı tekrar paketledim.
Yanaşma manevrası sırasında liman |
Limanın yükleme rampası |
Gemi kıçtan iskeleye
yanaşmıştı bile. Arka kapak açılmıştı ve Türkmenistan kadrosu bekleniyordu. 4
kişi geldi. Gümrük sorumlusu, asker, doktor v.s. Onlar direkt kaptanla görüştüler. Biz yolcular kıç güvertede bekleşiyorduk. Bu arada onlar kaptanla
bir aradayken ben motorun hazırlıklarını yaptım. Tabii biraz da terledim.
Adamlar gemiyi terk etmeden bizim de adım atmamız yasak. Adamlar gemiden inip
çok yakında bulunan binalarına geçtiler. Arkalarından da biz çıktık ve onların
ofis binalarının önünde araçlarımızı park ettik.
Gümrük Prosedürü –Buraya Dikkat !
Toplam 11 yolcusu olan
bir gemi ve yaklaşık 15 ‘in üzerinde Türkmenistan tarafında memur, asker ve gümrük
memuru bize hizmet ediyorlar (?) Yine de elleri ve kafaları ağır olduğundan
gümrüğü terk etmemiz sabahın körü, 03:30 ‘u buldu. Aslında şeması çizilesi bir
durum. Ne kimse yönlendiriyor ne de yazılı olarak herhangi bir prosedür akışı
verilmiş durumda. Zorla sorarak öğrenmek mümkün. Raketle vurulan pinpon topu
misali salon içinde o banko senin bu banko benim şeklinde sinir harbinde
boğuluyorsunuz.
İlk önce bir memur
pasaportunuzu uzun uzadıya inceliyor bilgileri bilgisayarına giriyor.
Bilgisayar sistemi müthiş
yavaş. Hemen yanındaki odada şık giyinmiş süslü bir kadınla iki büklüm
penceresinden göz göze gelebiliyorsunuz. Bu kadın bankanın tahsilat memuru.
Uzun uzadıya 4-5 kopyalı
makbuzlar yazıyor. Elle ve el yazısıyla. Makbuzda da yazacak çok yer var. Yaz
yaz bitmiyor. Sonunda USD olarak paranızı alıyor. Sonra diğer 3 ayrı bankodan
ayrı ayrı sıraya girerek karayolu işlemleri yapılıyor. Sigorta poliçesi,
seyahat edeceğiniz güzergah planı, hangi gümrükten çıkış yapacağınız resmi
belgeye bağlanıyor.
Kafanıza göre güzergah
değiştirmek veya yarı yolda vaz geçip de başka bir sınır kapısından çıkmak yok
yani. Bir de çok ilginç olan bir şey yakıt katkısını peşinen tahsil ediyorlar.
Türkçe konuşmak çok işe yaradı. Zira adamların çoğu Türkçe konuşuyor ve
anlaşabiliyorsunuz. Türkmenistan ‘da benzin çok ucuz. 0.652 Manat/litre. Bu da
yaklaşık 0.233 USD ve bu da bizim parayla 50.-Kuruş gibi oluyor. Adamlar
Türkmenistan içinde hangi cins araçla (bende motosiklet var) kaç km yapacaksan
bu ucuzluğu yedirmemek için ekstradan bir USD belirleyip baştan alıyorlar.
Benden 90.-USD aldılar. Yani aldığım benzin toplamı 75.-Manat da fiilen ödendi.
Türkmenistan içinde yaptığım km toplam 1,500 için 115 litre benzin almış oluyorum. 90.-USD ‘ı
bu hesaba katınca birim litre fiyatı aslında neye gelmiş oldu? 1.434 Mnt/litre yani 1,05 TL/litreye. Neyse
yine de Türkiye ‘den ucuza gelmiş oldu. Hesap uzun ama sonuçta Türkmenistan
uyanık. Benzin ‘in gezginlere ucuza yedirtmiyor !
Karayolu işlemleri
bitince, belirlenen bedeli yatırmak için tekrar süslü kadına sıraya girmek
gerekiyor. Bundan sonra gümrük bölümüne gidilip kayıt açılıyor. Buradan sonra
hemen karşı bankoda doktordan kaşe ve imza alınıyor. Bundan sonra yan binaya
geçilip oradaki bir kadının doldurduğu (her neyse) tahakkuk tutarı tekrar süslü
kadına gelinip sıraya girilerek yatırılıyor. Yatırdığına dair makbuz tekrar yan
binadaki o kadına gösterilmeye gidiliyor. Bu defa aynı kadın 4.-Mnt istiyor ve
liman işgaliyesi (otopark ücreti) olarak bir mavi makbuz veriyor.
Bu arada gümrük kontrol
memurlarıyla eşyaların aranması eziyeti başlıyor. Büyükçe çelik bir masanın
üzerine tüm eşyalar dökülüyor ve detaylı bir aramadan geçiriliyor. İlaçlara da
özellikle takmış durumdalar. Ağrı kesici filan olamayacakmış. Yoksa tutuklanma
konusu bile olabilirmiş. Yani
Türkmenistan ‘ın Türkmenbaşı sınır kapısı tam bir çilehane.
Neyse terleten, sinirlendiren
kâbus bittikten sonra 03:30 gibi çıktım ve 2-3 km yakındaki bir yüksek otele
uğradım. Limana en yakın olan otel. 80.-USD istediler. Yani sabaha kadar 4-5
saat oteli kullanma karşılığı. Hemen yoluma devam ederek 1 km ötede bu defa Türkmenbaşı
otelini buldum. 35.-USD kahvaltı dahil. Hemen onayladım ve odama çıktım.
Yaşadıklarım bir kurgu
veya Kafka romanından alınma kabus olabilir mi ? diye düşünmekteydim.
Turkmenistan hic bekledigim gibi cikmadi.. Adamlar hala eski ve hantal devlet burokrasisi icinde bogulmuslar belli ki. Bir de ben arastirmalarimi yaparken Turkmenistan'da benzin ucuz diye sevinmistim. Meger adamlar onceden katki payini aliyorlarmis.. ilginc.
YanıtlaSilBu rota motorkaravanla yapılabilirmi
YanıtlaSilMerhabalar,
SilMotokaravanla rahatlıkla yapılabilir. Güvenlik anlamında sorun olacağını sanmıyorum. Türkmenistan başlı başına dertli ve sıkıntı yapan bir ülke. Giriş çıkış formaliteleri çok çok fazla. Vize beklemek ve almak ciddi bir sorun. İran geçişi yapacaksanız aracınızla ilgili gereken evrakı tam olarak hazırlamadan çıkış yapmayın. Hoşça kalın,
Teşekkürler,yazınızı sonuna kadar okudum gerçekten güzel bir gezi olmuş kutlarım
YanıtlaSil