31 Mayıs 2014 Cumartesi

26.05.2014:-MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
11. Gün  /  Day 11  : 26.05.2014
Aşgabat (Türkmenistan) >>>Daşoğuz>>>Köneürgenç (Türkmenistan)
Yapılan km: 710


Bugünkü parkur zorlu olacak. Karakum Çöl 'ü geçilecek. Uzun ve sıcak bir gün olacağı muhakkak. Düne kadar olan 39-40 derece C sıcaklıklar en azından bu yolda da yaşanacaktır elbette.

Sabah 05:00 de uyandım. Motorun çantalarını ve levazımatı bir akşam öncesinden hazırlamıştım. Bir Çokoprens bisküviyle kahvaltı yaptım, su içtim. Motoruma bindim ve 05:30 ‘da hareket ettim. Bir gün öncesinden keşfettiğim otoyol bağlantısını kullanarak Merv sapağına geldim ve 1-1,5 km kadar Merv yönüne devam ederek buradaki benzincilerden depomu ve yedek 5 lt ‘lik plastik depomu doldurdum. Şu kırmızı renkli yedek plastik depoyu almakla çok iyi etmişim. Bugüne dek birkaç kez kullanma ihtiyacı olduğu gibi insana bir de cesaret veriyor. Toplam 23 litre benzinim var ve 15.-Manat verdim. Teorik bir hesapla 23 litre benzinle 460 km yol gidebilirim. Ancak gideceğim yol üzerinde hiç benzinci yok. Girişten itibaren ilk 100 km ‘de yer alan yerleşim yeri Bokurdak ‘da benzinci var sonrası tam takır kuru bakır. Söylenti o ki bazı yerlerde yol kenarında bidondan benzin satanlar var(mış). Benzinci ‘den çıkarken saat 05:50 ‘yi gösteriyordu ve hava sıcaklığı 28 derece C ‘dı. Dinç ve azimli yola koyuldum. Yolun ilk kısımları iyi kaplanmış. Fazla göçük ve yama yok. Bokurdak arkasından Jerbent adlı yerleşim yerlerini geçtim. Yolun aşağı yukarı yarısında Derweze diye bir yer gösteriyor haritada. Buraya çok yakın ancak yoldan dışarı çıkmacasına açık bir gaz krateri var. Birçok yerde okumak mümkün. Derweze de bu anlama gelen bir lafmış. Tam Derweze ‘nin 3 km öncesinde soldan giden demiryolu karayolunun altından sağa geçiyor. Gaz kraterine buralardan bir yerden yolun doğu tarafına çıkmak suretiyle gidiliyormuş. Ben bu ayırımı atladım. Yaklaşık 5 km sonra yolun Batı tarafında yol kenarında 3-5 adet derme çatma kulübeler ve pespaye binalar gördüm.
Hem benzin sormak, hem gaz kraterini sormak hem kendi simitlerimle kahvaltı edebilmek
ve belki de çay bulabilmek ümidiyle durdum. Evet benzinin kokusunu almışım. Rahatladım.
Bu adamcağızda benzin var ve bana sattı. Fiyat yaklaşık 3 misli. Tabii ki fark etmez.
10 litre benzinlik yerim var ve 10 litre benzin alıyorum. Amcaya 20 Manat bırakıyorum. Aynı zamanda etrafımızda dolaşıp duran küçük kızına da 2 adet lolipop hediye ettim. Yani benzincideki 6,5 Manat karşılığı benzini 20 manat ‘a aldım. Tekrar 23 litre benzinim oldu gibi. Bu beni yolun sonuna kadar götürecek.
Derweze 'de bidondan benzin aldığım adam
Bu arada adamcağız bana kratere gidecek yolu tarif etti. 4-5 km geri sür ve oradan yolun kenarından içeri dal dedi. Dediğini yapmaya gidiyorum. Simitlerimi de kraterin dibinde yerim diye hayal ediyorum. Bir süre sonra yoldan ayrıldım. İlk önceleri zemin güzel yani sert. Fakat 400-500 metre sonra tamamen kum oldu. Motorun benimle birlikte yüklü ağırlığı yaklaşık 350 kg. Hemen batıyorum ve hâkimiyet kalmıyor ve arka tekerlek gömülmeye başlıyor. Hemen geri dönmeye karar verdim. ‘Tek başına bu iş olmaz Caksüt’ dedim ve biraz manevra becerisi biraz kol gücüyle kendimi kurtardım. Aynen gerisin geri benzin aldığım adama geldim. Bana çay ikram etti ve simitlerimin ikisini orada kahvaltı niyetine yedim. Saat sanırım 09:30 gibiydi. Güneş diklendikçe sıcak basıyordu. Motor kıyafetleri bu sıcaklarda hiç de çekilmiyor ama yapacak bir şey yok. Motoru sürmeye devam ettim. Bundan sonra yolun yamalarla, çukurlarla yer yer bozulduğunu gözlemliyor ve yaşıyorum. Karayolunda devamlı giden gelen araçlarla rastlaşmak mümkün. Yani çölün ortasında tek başınıza değilsiniz. Köneürgenç (yani Köhne –eski- Ürgenç) sapağına yaklaşırken yaklaşık 140 km kala bir de polis kontrolünden geçtim. 4-5 polis Allahın sıcağında arabalarını kenara park etmişler ve tesadüfi seçim yaparak araçları durdurup bir şeyler soruyorlar. Beni de durdurdular o sıcakta. Bu arada sıcaklık 42 derece C olmuştu.

Bu tür duruşların bir faydası da yok değil. Su içmek için iyi bir fırsat oluyor.
Belli ki polisler beni değişik bir şey olduğum için durdurmuşlar. Muhabbet için, motoru ve beni tanımak için… Bir yandan da hepsi görevli gibi çekirdek çitliyorlardı. Püf püf deyip kabuklarını etrafa üflüyorlardı. Perişan, gayri ciddi ve pasaklı bir görüntüleri vardı. Sonra içlerinden bir tanesi benim elimden suyumu aldı, şişeyi ağzına dayadı içti. Sıcak olduğunu da fark edince “kaynaşıklak” gibisinden bir laf etti ki beni gülme tuttu.

Neyse 10 dakikalık bir aradan sonra yola devam ettim. Yaklaşık 40-50 km sonra bir yol sapağına geldim. İleriye devam edince 85 km sonra Köneürgenç, sağa saparak devam edersem 100 km sonra Daşoğuz ‘a varılıyordu. Yolun sağını aldım. Bu bölge tarıma müsait bir ortam havasını aldı. Burası Amuderya ‘nın sulama havzalarından biriydi ve bir vaha oluşmuştu. Etrafta gayet güzel tarım alanları olduğu gibi zaman zaman da ilaçlama uçakları gördüm. Çok alçaktan uçarak ilaçlama yapılıyordu. Amacım önce Daşoğuz ‘u görmek ve kalacak yer konusunda ona göre karar vermekti. Daşoğuz ‘u Köneürgenç ‘e bağlayan diğer yol 100 km kadardı ve üçgenin diğer kenarını oluşturuyordu.

1-1,5 saatlik bir sürüşle Daşoğuz ‘a vardım. Karaktersiz taş binalar ve müthiş sarı sıcak bir şehirdi. Burada bir lokanta gördüm. Tam Köneürgenç yoluna çıkış yapan yerdeydi. Motoru önüne park ettim. Meğer lokanta üst kattaymış. Alttaki bölüm kapalıymış. Karanlık izbe bir yer. Etrafında pencere filan yok. Adeta düğün salonu gibi düşünülmüş. Ortada yuvarlak bir dans pisti ve etrafında radyal duran masalar. Her masa pisti rahatlıkla görebilir durumda.
Tabi bu saatte düğün filan yoktu. Güzel bir salata, ve çiğ börek sipariş ettim. Soğuk bir kefir eşliğinde afiyetle karnımı doyurdum. Bu arada kefir içmekten çok memnunum. Hem bizim yoğurt ayran havasında hem de mideye olumlu katkılar sunuyor.

Tez bir şekilde yemeğimi bitirip hareket ettim. Benzinimi plastik depodaki dahil sonuna getirmiştim ve benzin almalıydım. Köneürgenç yoluna devam ettim ve 3 km sonra yolun solunda bir büyük benzincide durarak benzinimi aldım. Plastik 5 litrelik depo da dahil doldurdum. 100 km ‘lik Daşoğuz Köneürgenç yolu pek güzel bir kaplamaya sahip değil.
Delikli deşikli, yamalı bir yol. Ortalama sürat 65-70 km ‘lerde. 15:30 gibi Köneürgenç kasabasına vardım. Burası Türkmenistan ‘ın en Kuzey ‘inde Kazakistan, Özbekistan sınırlarıyla buluşan bir sınır geçiş yeri. 3000 kişi gibi insan yaşıyor. Fazla bakımlı ve şehircilikten nasibini aldığı söylenemez. Kasabanın hemen girişinde reklam levhalarıyla dikkat çeken oteli gördüm. Önünden geçerek şehrin merkezini sorarak koklayarak gidiyorum. Ama merkez diye bir yeri yok. Sonunda başka bir otel olmadığını öğrendim ve ikna oldum. Tekrar Köneürgenç girişine geri dönerek otelin bahçesine girdim, motorumu park ettim. Önünden ana yol geçiyor. Yaklaşık 40 metre kadar içerde kalıyor. Arada güzel ağaçlar ve bir de bakımlı bahçe var. Fakat otelin içi tam bir kasaba oteli. Tilla adında zayıf mı zayıf bir kadın bana kalacağım odayı gösteriyor. Odada 5 yatak var. Kocaman bir oda.

Başka kimseyi bu odaya almayacağını söyledi. 25.-USD dedi 20.-USD ‘a anlaştık. Kahvaltı filan yok. Duş tuvalet bana müstakil kocaman odaya yerleştim. Saçıldım, dökündüm.
Yaklaşık 10 saat brüt seyahat etmiştim bugün.

Yıkanıp dinlendikten sonra motorla kasabanın içine indim. Buranın en önemli varlığı çok eski bir masjid (=cami) ve türbeleri. Bir taksiciye sordum ve bana gösterdi. Taksici benimle birlikte bu eski eserin yanına geldi. 15 dakika kadar muhabbet ettik. Gayet güzel Türkçe konuşuyordu. Yaklaşık 2 yıl kadar İstanbul ‘da, Kartal ‘da bir kartonpiyer ustasının yanında çalışmış. İşi öğrenmiş, para kazanmış ve daha sonra buraya, memleketine geri dönmüş.
Kazandığı parayla arabasını almış taksicilik yapıyor. Adı Ayamurat. İstanbul ‘da Murat olarak çağırırlarmış. Bu eski İslami eserlerle ilgili olarak bir zamanlar Türkiye ‘den gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘ün para desteği vererek buranın restorasyonuna katkıda bulunduğunu söyledi. Ne kadar doğrudur bilemem.

Dash Masjid

Necmeddin Kübra 'nın Türbesi

Sağdaki Necmeddin Kübra 'nın , soldaki  Piryar Veli 'nin Türbesi


Başkalarına ait Gömütler

Burayı gezdim. Söz konusu kalıntılar 12. Yüzyıldan bu yana geliyor. 2005 yılında Dünya Miras Listesine alınmış. İlk Türkmen Devletlerinden müslüman bazı zatı muhteremlere ait türbeler ve bir de masjid (adı Taş Masjid) yer alıyor. Masjid 'in hemen yanında Matkerim İshan 'ın (sanırım devlet kurucusu) türbesi var. 12 YY. sonunda yaşamış tarikat kurucusu Necmeddin Kübra 'nın (daha önce hiç duymamıştım) türbesi de burada. 

10.-USD kadar para bozdurmak istedim. Saat 18:30 olduğundan bankalar kapatmıştı. Sordum soruşturdum, bir adamın USD aldığını ve para bozduğunu söylediler. Onu evinde (türkmenistan Cad. No.10) ziyaret ederek 10.-USD bozdurdum ve sonra kaldığım otele geri döndüm.

Türkmenistan ‘da internet bağlantısı yok. Dolayısıyla otelimde de yok. Ama yine de bilgisayarımla yapacak çok işlerim var. Fotoğraflar, blog yazmak v.s. gibi.
Otelin önündeki taşlığa bir sandalye attım ve Tilla ‘dan soğuk bir de bira satın aldım.
Hem biramı yudumladım, hem de memleketten getirdiğim fındıkları yiyerek akşam yemeğini geçiştirdim. Akşamın derinliklerine doğru hem esintiden ötürü hem de güneşin etkisini yitirmesinden ötürü hava sıcaklığı makul derecelere düşmüştü.

Ertesi günü fazla uzun sürüş yok. Ama Köneürgenç sınır kapısından Özbekistan ‘a geçeceğim. Mesai saatleriyle çalışan bir sınır geçişi olduğunu biliyorum. 21:30 gibi yatmaya hazırlandım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder