17 Mayıs 2014 Cumartesi

17.05.2014:-MOTOSİKLETLE İPEK YOLU 'na / To the SILK ROAD by MOTORCYCLE 2. Gün / Day 2

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU 'na  / To the SILK ROAD by MOTORCYCLE
2. Gün / Day 2 :
17 Mayıs 2014 - Cumartesi/Saturday
Toplam km  : 360 
Toplam zaman : 08:50 ila 16:30 ( Ordu Boztepe, Giresun öğle yemeği ve Trabzon 'da otel arama işleri düşülürse) Net süre 5 saat denebilir.

07:00 gibi uyandığımda odamın içi anahtar deliğine kadar güneş ışığıyla dolmuştu. North Point Hotel 'in 704 numaralı odası kuzey-doğuya bakıyor ve sabah güneşi odaya tecavüz ediyor adeta. Yan çantalardan birini ve top case 'ı topladım, hazırladım ve kahvaltıya indim.
Kahvaltı öncesi iç çantaları motorun üzerinde durmakta olan (söküp çıkarmıyorum) çantaların içine yerleştirdim. Sonra zengin açık büfe kahvaltıdan tabağıma topladım. 3-4 çeşit peynir, zeytin, bolca domates, ceviz ve üzümlü yoğurt bugünün kahvaltısını oluşturdu.

Kahvaltı sonrası odama çıkarak diğer çantayı da hazırladım ve tüm eşyalarla odayı terk ettim.
Otelden ayrıldığımda saat 08:50 'yi gösteriyordu. Hava açıktı, tek tük bulutlar gökyüzünü süslüyordu. Hava sıcaklığı yaklaşık 20 derece gibiydi. Motor sürmek için tüm şartlar olumluydu yani. Otel sahil caddesi üzerinde olduğundan hemen doğuya yönlendim ve Ordu 'da kahve molasını planlamıştım bile.

Çarşamba, Terme, Ünye Fatsa derken güzel bir yolculukla Ordu 'ya vardım. Ünye ve Fatsa 'da adeta bulutlar alçalarak tepelerdeki evleri içine almışlardı. Puslu bir görüntü vardı. Sis değildi ama. Gözlerim hep ilerilere baktı; yağmuru koklamak gerekiyordu. Islandıktan sonra yağmurluk giymek acı olurdu. Ancak hiç yağmura yakalanmadım bugün. Karadeniz iklimiyle güzel bir dostluğumuz var şimdilik. Umarım 2-3 gün daha alttan alır. Bu arada yollar mükemmel olmuş; duble yollar gayet güzel ancak devamlı şehir ve ilçe içlerinden geçildiğinden devamlı trafik ışıkları devamlılığı bölüyor. Her ilçede yaklaşık 3-5 adet ve büyük yerleşim yerlerinde de 6-7 adet trafik ışığı yavaşlığa neden oluyor. Hele Ordu 'dan geçmek trafik ışığı çilesi.

Neyse; Ordu 'ya geldim ve şehrin içine/merkezine girdim. Ordu 'da dik ve uzun bir teleferik hattı çalışıyor. Teleferiğin en üst noktası Ordu 'nun Boztepe adlı tepesi ve hattın batısını tutuyor.
teleferik hattı doğu-batı hattında çalışıyor. Leitner firması yapmış. Yaklaşık 4-5 km uzunluğunda bir hat. Gördüklerimden çok hızlı çalışan kabinleri var. Kahve içmek ve de şehri en üst noktadan gözlemlemek için Boztepe 'ye çıkasım geldi. Bir iki deneme yaptım. Tamamen hislerle. Hepsinde de dar ve dik sokak sonlarında tıkandım. Motorla biraz terlediğimi itiraf ederim.

Sonra sordum ve dar ama güzel bir asfalt yolla yukarı çıkışın tarifini aldım. Yaklaşık 10 dakikalık tatlı virajlı ve tamamen bağlık bahçelik bir görüntü içinden Boztepe 'ye çıktım. Motoru sağlam ve güvenli bir şekilde pak ettim. Tank üstü çantamı alarak (içinde önemli evrak ve önemli diğer bir unsur olan fotoğraf makinam var) aşağı doğru seğirttim. Hava güzel ancak şehrin üstü yer yer puslu. Bir iki kare Ordu fotoğrafı çektim. Pek tatmin edici olmasalar da fikir veriyor. Fotoğraflarda Orduspor 'un stadını fark etmek mümkün. bu arada Orduspor Süper Lig 'e terfi etmiş; Orduspor 'un renkleri Mor-Beyaz. 

Tepede bir lokanta-cafe tarzı fiyakalı bir yerde oturdum ve kahve söyledim. Keyifliydi. Ancak insanların hizmet kalitesi çok fark ediliyor (olumsuz olarak). 10:45 le yaklaşık 11:30 arası yaptığım bu mola bana yaradı. Hem dinlendim hem güzel bir manzaraya bakarak kahvemi içtim.
Şehre iyi bir sürüş yaparak 10 dakikada indim. Aşağıda 52 plakalı resmi araçların girişi vardı ve polisler 'Motorcu bekle' diyerek beni 3-5 dakika durmaya zorladılar. Elbette resmi plakalı insanlara saygımız sonsuz olmalı. Onlar ciğersiz ancak yetkili. Bir de 0029 numaralı kırmızı plaka vardı aralarında. Hangi bakan geldiyse kortej onun için oluşturulmuştu sanırım.


Neyse yola devam. Hangi yönde ama? Tamamen Karadeniz kıyısı boyunca doğuya. "Gün Doğudan, din Doğudan, medeniyet Doğudan doğar." Bunu ben derledim galiba.
Yapılan Karadeniz otoyolunun bolca tünelleri var. Hepsi harika. Yolu kısaltmanın en güzel yöntemi. Bir çok mesafeyi otoyollarla geçmek mümkün olmuş. Hem de sağınız solunuz yem yeşil. Fındık bahçeleri, ormansı alanlar ve tepelerde ağaçların arasında yer alan evler.
Ne yazık ki eskinin tahta evleri değil. Adeta 2-3 katlı apartmanlar yapmış insanlarımız.
Bizim insanlarımız geçmişlerinden hiç zevk ve keyif alabilecek bir şey bulamamışlar anlaşılan. 
Her fırsatta geçmişi temizle, süngeri çek modern bir dünyayı zevksiz olarak gerçekleştir.
Taktik bu herhalde. 

Piraziz, Bulancak geçilerek Giresun 'a girdim. Giresun da Ordu da fındık mekanları. Giresun 'a geldiğimde saat yarıma geliyordu, karnım acıkmıştı. Pek arzuladığım bir deniz kenarında, yaklaşık 3-4 metre yükseklikte açık havada kurulmuş modern bir restoran buldum. Herkese tavsiye ederim. Yemekleri de enfes ve değişik. Hiç kimse bilmez bu yemekleri.
AYVASIL Liman Lokantası Cafe & Restaurant : Tel. 0454.212 22 66.
Çalışanları İstanbul 'un it havasından uzaklar, kibar olmaya çalışıyorlar ama zaten safi temizler.
Gerçek halleri zaten insancıl. 
 Arkamda Giresun

 6 Çeşit yöresel tad

 İskorpit Sote 



Sevgili Gurme arkadaşlarıma seslenmek isterim. Ege yemekleri diyenlere de belirtmek isterim.
Giresun 'da otlardan, mantarlardan, sebzelerden yapılan inanılmaz şeyler var. Adları da acayip
komik. Gurme turu düzenleyebilirsiniz !

Lezzetli bir yemeğin üzerine bir az şekerli sonrasında toparlanmaca ve yola devam.
Yine Doğu 'ya gidiyorum.Keşap, Espiye, Tirebolu, Görele (bizimki köy burası ise neredeyse şehir olmuş, içinde Yüksek Okulu bile var), Eynesil, Beşikdüzü, Vakfıkebir.. Akçaabat ve Trabzon. Akçaabat 'la Trabzon adeta Gebze İstanbul gibi birbirine birleşmiş. Trabzon 'a girdik zannediyor insan. Tabii yolların akışını bozan ve kesen trafik levhaları. 

Saat 15:30 gibi oldu. Trabzon 'da konaklayayım diyorum. Yüklü motorumla Trabzon Şehir Merkezi 'ne dalıyorum. Şehrin merkezi gerçekten merkezmiş yani. Arnavut kaldırımı (ben severim) dar sokaklar ancak caddeymiş gibi davranıyor insanlar. Minibüsler, otomobiller ve bir de sıkışıklık ve duraksamalar. Neyse hem terledim hem otel aradım. Ama nafile. Şehrin merkezinde otoparkı olan düzgün bir otel bulamadım. Yaklaşık 45 dakikalık vakit kaybından sonra kendimi dışarıya, deniz boyundaki ana kara yoluna attım tekrar. Öğrendim ki yeni ve güzel oteller Rize olu üzerinde Trabzon Havaalanından sonra yerleşmiş. Novotel gibi
kazığın üst seviyesi (150.-Euro) gibi bir otelin hemen yakınında 4 yıldızlı bir Saymanlar Otel var.
135.-TL Oda-Kahvaltı ve KDV dahil anlaştık. Büyükçe bir otel ve de temiz. 212 numaralı odayı verdiler. Oda neredeyse 30 metrekare. Banyosu filan mükemmel. Motorumu ise otelin hemen önündeki özel park alanına park ettim. 

Duş alıp giyindim ve otelin önünden minibüse binerek Şehrin Merkezi 'ne gittim. Yaklaşık 15 dakikada oradaydım. Oradan kısa bir yürüyüşle bu defa Trabzon 'un Boztepe 'sine giden minibü durağına yürüdüm. Boztepe 'ye sardık, çıktık. Manzara süper ama hava puslu. Güneş batmaya çalışıyor. Saat 17:00 gibi. Biraz fotoğrafladım şehri yukarıdan. Ama resimler elbette kötü olacaklardı ve oldular.

Boztepe 'den inişi yürüyerek yaptım. Yollar ve evler kötü görünüyor. Bizim halkımızda bir zevksizlik olduğu kesin. Beyinde estetik dokuları oluşturan sinir hücreleri kat'iyen teşekkül etmemiş. Varsa yoksa yemek, barınmak, nesli sürdürmek. İnsanımızın estetikle, sanatla işi yok.
Aşağıya inince karnım acıkmıştı. Internetten tripadvisor 'dan bir balık lokantası hakkında yorum okudum. Adı "Balıklama" Şehrin tam merkezinde. Adeta esnaf ve yöre halkı için balık lokantası.
Tel. 0462.326 07 70. Atatürk Heykelinin bulunduğu Meydan 'a çok yakın.
Atatürk 'ün sol gözünün baktığı köşeden aşağıya doğru inen bir cadde var. Paket taşlı ve dar.
İki eski taş binanın bitişiğinden iniyor bu cadde. (Yayan) inerken solda BALIKLAMA.
istavrit ve hamsi (toplam 1,5 porsiyon) yaptılar bana. Öncesinde lezzetli bir balık çorbası. Salat da güzeldi. İçki miçki yok. Yalın balık. Gitmeye değer. Sakın arabayla filan gitmeyi düşünmeyin.
Trabzon şehri tamamen minibüs dolmuş ve yürüyüş şehri.

Buradan çıkınca biraz sokaklarda dolaştım. Dar sokaklardaki çay evleri, kısa, bodur sandalye ve masaların etrafını doldurmuş insanlarla kaplı. Maç seyrediliyor. Bir Barselona maçı veriyor televizyon. Bir iki fotoğraf çekip minibüse binmek üzer kuyruğa girdim. 5 dakika sonra canavar minibüsün içinde Trabzon sokaklarındaydık. Yaklaşık 20 dakika sonra otelin önünde indim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder