18 Mayıs 2014 Pazar

18.05.2014:-MOTOSİKLETLE İPEK YOLU 'na / To the SILK ROAD by MOTORCYCLE 3. Gün / Day 3

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU 'na  / To the SILK ROAD by MOTORCYCLE
3. Gün / Day 3 :
18 Mayıs 2014 - Pazar/Sunday
Toplam km  : 370 
Toplam zaman : 09:30 ila 16:30  (Çamlı Hemşin 'e giriş çıkış ve enfes öğle yemeği yaklaşık 2 saat ana rotadan düşülebilir) Bu durumda toplam 5 saat gibi seyahat süresi.

07:00 'de günaydın Trabzon dedim Saylamlar Hotel 'in geniş odasında. Pencereden bakınca tatlı bir yağışın asfaltı ıslattığını ve hatta gelen geçen vasıtaların suları saçarak üfürerek yol aldığını duydum. Gökyüzü açık griydi ve Karadeniz 'e özgü yağmurun geleceği beklentisi içimi sardı. 'Bugün motosiklette banyo günü olabilir' diye düşündüm.

Neyse alışkanlık olduğu üzere çantaları hazırladım, top case 'i ve sağ yan çantayı motora yerleştirdikten sonra kahvaltıya geçtim. Geniş ve aydınlık olan en üst katta (4. kat) geniş Karadeniz manzarası altında doyurucu bir kahvaltı yaptım.

Bu arada yağmur durmuş asfalt yol kurumaya başlamıştı bile. Havanın 20 derece civarında olması yağmuru hemen kurutup hallediveriyordu. Yüzüm güldü tabii ki. Yağmurluk ve benzeri 
giyim tarzı olmadan rahat bir seyahat herkesin özlemidir sanırım. Gerçi motorcular için bir laf vardır: "Havanın kötüsü yoktur, kıyafetin kötüsü vardır."

Neyse bugün yolum az diye ağırdan alarak 09:00 gibi tekerleği döndürdüm. Planlanan güzergah Arsin, Araklı, Of, Rize, Çayeli, Çamlı Hemşin 'e çıkış Zilkale 'ye el sürüp geri dönüş, Ardeşen, Hopa, Sarp Kapısı ve Batum. Bu plan gayet güzel gerçekleşti. Etkin bir yağmur olmadı. Sadece Zilkale 'ye çıkarken yoğunlaşan bulutlar üzerime biraz serpiştirdi. Pek önemli değildi.

Çamlı Hemşin 'e giriş için Ardeşen 'e 1-2 km kala bir yol ayırımı var. Dağlara doğru çıkıyor.
Yolun girişinde her türlü turistik levha bulunuyor. Kaçkar Milli Parkı, Ayder Yaylası, Zilkale, Fırtına Deresi, Çamlı Hemşin v.s. Kaçırmak veya atlamak mümkün değil.

25 sene önce gitmiştik bu yolu. Şimdi yol çok nefis yapılmış. Motorla gitmek büyük keyif veriyor.
Yaklaşık 20-25 km ama yine de motorculara tavsiye edilir. Satıh çok iyi, kıvrımlar tatlı, görüş mesafesi anlamlı. 

Çamlı Hemşin 'i görmek lazım. 25 senede bir değil 5 senede bir gitmek lazım. Hem de artık yürüyüşlere bu kadar açılmış olduğu bir dönemde 2-3 gün kalarak oralarda tazelenmek gerek.
Bir iki klasikleşmiş fotoğraf Çamlı Hemşin vadisinden.




Karadeniz 'in kıyısı boyunca akıp giden karayolundan yaklaşık 20-22 km yukarılarda Çamlı Hemşin. Buradan yollar çeşitli yaylalara doğru ayrıldığı gibi bazı köylere de ulaşmak mümkün.
Ben Zilkale yolunu aldım. 1989 'dan bildiğim ve o zamanlardan sevdiğim bu güzergahda yollar çok iyi yapılmış. Çok iyi paralar ve zahmet harcanmış. Kısmen beton yol halinde gidiyor ve sonrasında ise küçük paket taş halinde. Yollar dar ama yine de bazı yerlerde bazı otobüscükler gördüm. Geçerken yana kaçılmak gerekebiliyor.

Zilkale 'ye geldiğimde -burada aynı zamanda Kaçkar Doğal Parkı diye de bir levha var- şaşırmadım diyemeyeceğim. 1989 'dan sonra kaleyi restore etmişler ve çok şık bir hale gelmiş.

Buradan geri dönmeye karar verdim. Zira karnım acıktı ve Çamlı Hemşin 'den geçerken aşağıda bir lokantaya gözüm ve aklım takılmıştı. Serpiştiren yağmurlar veya benim bulutun içinde olmam nedeniyle içine girdiğim yağmur taneleri beni fazla üzmedi.
Çamlı Hemşin 'e geldim; hemen lokantaya girdim. Şu gördüğünüz yanyana duran iki binanın solunda olan "Felamur Kafe" yi tercih ettim.
Oralı bir hanım yanında 30 'lu yaşlarında kızıyla birlikte nefis yemekler hazırlamışlar.
İnsanın gözü doymuyor böyle girişimlerle karşılaşınca. Yemeği abarttım yani.
Sebzeli etli kebap, yarım kuru fasulye, 6-7 adetlik sarma dolma ve yoğurt, arkasından da 
enfes bir fırınlanmış sütlaç. Lokantada yemek yiyen, biri oranın yerlisi diğeri ise genç bir yürüyüş turu rehberiyle tanıştım. İyi bir dostluk oluştu aramızda. Bir daha 2-3 günlüğüne gitmek var Çamlı Hemşin 'e; bu genç rehberle trekking yapmak var planda. Bakalım ne zamana kısmet ?

Yemekten sonra genç rehber yukarıda bir konağa gideceğini söyledi. Beni de davet etti.
Yaklaşık 5 dakikalık motor sürüşü 10 dakikalık da üzerine yürüyüş gerekiyormuş. Batum 'a geç kalmamak için reddetmek zorunda kaldım ne yazık ki.

Aşağı, Ardeşen 'e indim. Oradan ver elini Hopa ve Batum. Gümrükleme işlemleri kalabalıktı.
Hem TIR 'lar hem de özel araçlar kuyruklar halinde ilerliyorlardı. Motorcuların önceliği var. Bu işten keyif almamın bir nedeni de bu ! Benim tüm geçişim Gürcü parası "Lari" almam filan 40 dakika tuttu. 100 TL = 83 LARİ gibi. Paraları değerli yani.

Sonra bastırdım Batum 'a. Navigatörün üzerinde Gürcistan haritası yok. Bu nedenle Türkiye biter bitmez navigatör birden tatsızlaştı. Ben yine de enlem-boylam olarak ayarladığım pansiyonuma doğru yol aldım. Batum 'un içinde bir iki kere birilerine danışma ihtiyacı duydum.
Sağlıklı anlatamıyorlar. Neyse ben hem anlatılanların içinden % 5 'lik bilgiyi alarak hem de navigatörü sıkı bir şekilde takip ederek kalacağım Green Cape Guest House 'u buldum.
Navigatör olmasaydı hala arıyor olabilir veya pes edip bir başka otelde kalıyor olabilirdim.
Ezcümle "Navigatör" veya diğer tanımıyla "GPS" faydalı ve güzel bir alet; alınabilir.

Hava pusluydu. Eve vardıktan 1,5 saat sonra yağdı ve sonra kesildi. Odama çıktıktan sonra yağmur yağmadan hemen önce odamın penceresinden bir kaç fotoğraf çektim.
Bir müddet yağmuru, yemyeşil doğayı ve grileşmiş Karadeniz 'i seyrettim. Bir yandan yorgunluğumu attım. Daha sonra yağmur kesildiğinde tekrar motosikletime atlayıp yaklaşık 
4-5 km uzağımızda, Batum istikametinde gelirken gördüğüm Balık Restoranına gittim.

Şık bir lokanta: Gold Fish. İki katlı bir lokanta ve sadece balık menüsü hazırlamışlar. Hem Karadeniz balıkları, hem Kuzey Denizi balıkları, hem de alabalık tarzı tatlı su balıkları var.
Bir balık çorbası arkasından da "pastırmalı alabalık" söyledim. Bir de kıvırcık salata geldi ki adeta 3 kişilikti. Şarabı şişeyle sattıkları için o şansımı tek olduğum için yitirdim. Yerli yapılan bir birayla nefsimi körletmek durumunda kaldım (Diyete yine yazık oldu). Pastırmalı alabalık meğer bacon 'la sarılmış. Adeta arkeolojik kazı sonucu çıkarılmış firavun mumyalarına benziyordu.
Balığın içine de peynir ve dereotu karışımı bir karışım hazırlanmıştı. Tuzun tadı hem bacon 'dan hem de bundan geliyordu.
Akşam oldu buralarda. Yatıp yeni bir güne uyanalım. Yarın Batum-Tiflis günüdür. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder