MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
9. Gün / Day 9
: 24.05.2014
Türkmenbaşı (Türkmenistan) >>>>Aşgabat (Türkmenistan)
Toplam km : 600 km
Bu günün erken sabahında
yaklaşık 03:30 gibi Türkmenistan ‘a giriş işlemleri, aramalar ve taramalar
bitmiş ve yorgun argın kendimi Türkmenbaşı Oteli ‘ne atmıştım. Sabahın 04:00
‘ünde 7. Kattaki odamda uyudum. Saati sabah 08:00 ‘e kurmama rağmen erken
uyanıyorum. Toparlandım ve kahvaltıya indim. Otelde aynı zamanda Globetrotters
grubu motorcular da kalıyor. Motorumu park ederken motorlarını görerek
sevindim, zira feribot süresince tanıştığımız Patima ve We de bu kafilenin
üyeleri.
Kahvaltı giriş katta,
restoranda. Garson kız kahvaltı seçeneklerini gösterdi. Aslında hiç biri hoşuma
gitmemiş, içlerinden birini öylesine seçmiştim. Gerçi kahvaltı otel ücreti olan
35.-USD ‘ın içinde kapsanmış vaziyette. Derken etlice topluca, biraz da kalıplı
bir kadın çok çok kibar muhabbet ederek masam yaklaştı. Çok güzel, neredeyse
aksansız türkçe konuşuyordu. Biraz hoşbeş ettikten sonra bana özel bir kahvaltı
hazırlatacağını söyledi.
Yanına vişne reçeli dökülmüş
yoğurt ve domatesi, salatalığı bol peynirli zeytinli bir kahvaltı geldi. Çok
memnun oldum ve mükemmel bir kahvaltıyla güne başladım.
Derken motorcular da
kahvaltıya dökülmeye başladılar. Selamlaştık ve öylesine bir tanışmış olduk.
Daha sonra ben odama çıktım. Motor çantalarını hazırlayarak aşağıya indim. Otel
bildiğimiz lüks şehir otelleri tarzında. Geniş bir ön görünümü var. Sahilden
Türkmenbaşı ‘na uzanan ana caddeden içerde kalmasına rağmen derin bir parselde
olduğundan manzarası tamamen Hazar Denizi. Fakat Dubai sahili havasında, in yok
cin yok. Sahilde yüzmek için iskele filan kurulmuş, paralar akıtılmış fakat ruh
yok. Turizme yönelik tesisler yapmışlar ancak dünyanın bugüne dek gördüğüm en
zor vizesini Türkmenistan ‘dan aldım ve yaklaşık 3-3,5 saatte ülkeye girişte,
gümrükte anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Bu şartlarda nasıl turist
çekecekler bilemem.
Motorumu hazırladım.
Globetrotters ‘ın bazı üyeleri de hazırlıklarını yapmaktaydılar.
Benim planımda olduğu
gibi onlar da bu gece Aşgabat ‘da kalacaklar. İçlerinden birine hangi otelde
kalacaklarını sordum, bana ismini ve koordinatlarını bir küçük pusulaya yazıp
verdi. Memnun oldum.
Benim hazırlığım bitti ve
ben yola koyuldum. Sıcak bir gün, neyse ki bizim oralar gibi yapışkan değil.
Uzun bir yol. Bakalım nasıl bir gün olacak? Otelden birkaç yüz metre sonra U
dönüşü yaparak motoru Balkanabat üzerinden Aşgabat ‘a çevirdim. Türkmenbaşı
çıkışında yol yapım çalışmaları vardı. Hem tozlu hem de engebeli bir yol.
Yaklaşık 8-10 km bu şekilde sürdüm. Bir yandan da sabah erken olmasına rağmen sıcak
başlamıştı. Önümdeki yerleşim merkezleri sırasıyla Balkanabat, Bereket, Serdar,
Baharlı, Göktepe, Abadan. Sonunda ise Aşgabat. Türkmenbaşı Balkanbat arası yol
güzel, hatta kısmen otoyol şeklinde düzenlenmiş. Zemin iyi. Toplam 145 km
geliyor. Ancak yolun sıkça kesilmiş olan bazı bölümlerinde yolun altından
drenaj çalışmaları yapımı sürüyor. Yol boyunca ortaklama her 5-10 km ‘de bir
yoldan ayrılıp çok kötü yapılmış by-pass yolu kullanmak söz konusu. En az 40
adet böyle detour hızımı düşürmeyi sağladı. Yolun sağı ve solu ölü çöl toprağı.
Çöl kumu ve kuru çalılıklar ana görüntüyü oluşturuyor. Yolun bir bölümünde
rüzgara açık kısımlar var. Esen rüzgar yolun üzerinde kumların birikmesini
sağlıyor. Genellikle gidiş yönüne göre yolun solunda birikmeler oluşmuş. Yol
üzerinde ve etrafında zaman zaman küçük deve aileleri görüyorum. Dünyayı
umursamaz görüntüleriyle etrafa bakınıyorlar. Yol üzerinden ağır ağır geçiş
yapıyorlar kimi zaman.
Balkanabat Aşgabat yönüne
doğru giderken yolun solunda yaklaşık 1880 metre yüksekliğindeki Büyük Balkan
Dağı ‘ndan almış adını. Hiçbir yeşillik yok, her taraf çorak.
Büyük Balkan Dağları arka planda |
Bu insanlar ne iş
yaparlar acaba diye sormaktan geri alamıyorum kendimi. Gelirken bir tane
çimento fabrikası görmüştüm. Dağdan çıkardıkları taşı işleyip çimento
yapıyorlar.
Burada düzgün bir
benzinci buldum ve benzin almak üzere yanaştım.
Türkmenistan ‘ın benzin
istasyonları genel olarak düzenli ve temiz. Benzini pompa başında duran
personelden alıyorsunuz, ödemeyi kendisine yapıyorsunuz. Türkmenistan ‘da kredi
kartıyla ödeme yapmayı unutun. Öyle bir imkân buralarda yok henüz.
Yola devam ediyorum.
Yaklaşık 80 km kâh düzgün kâh bozukça bir yolda devam ederek
Balkanabat 'daki benzinciden Balkanabat 'ın dış mahallesi |
Solumda bu defa Küçük
Balkan dağını bıraktım. Bu ise 780 metre yüksekliğindeymiş.
Hava sıcaklığı 42 derece
C ‘larda. Neyse ki kuru bir hava. Kaskın ve motor kıyafetlerinin içinde adeta
konserve gibi oluyorum. Hele bir de hızımı düşürmek zorunda kalınca iyice feci
hale dönüşüyor. Az ilerde sağda 8-10 km derinliklerde bir köy var. Adı Danesta.Yol
sapağındaki levhadan anlıyorum. Yola devam ettikçe keçi sürüleri, koyun sürüleri
görünüyor. Enteresan bir yerde keçiler o sıcakta mola vermişler.
Fotoğraf çekmek ve su
içmek için durdum. Derken bir araba beni görünce yanıma geldi ve durdu. 38
yaşlarında biri indi. Motoru sevmiş resim çekecekmiş. Adı İlyas. Danesta Köyü ‘ndenmiş.
Yol yapım işleri yapan bir Türk Firmasının (NET Yapı ?) yemek işlerini
hallediyormuş. Şantiyeleri Bereket adlı yerleşim yerindeymiş. Candan, güler yüzlü
bir oğlan. Bana hemen soğuk su teklif etti. Arabasından çıkardığı içi buzlu 5
litrelik bir PET şişe çıkardı ki, o sıcakta o su mükemmel gitti doğrusu. İlyas ‘ın
arabasında, yanında taşıdığı plastik şeffaf bardaklardan
Mola vermişler bu sıcakta |
4 bardak kana kana içtim.
Çocuğu varmış. Ona iletmek üzere birkaç tane lolipop verdim.
Birkaç avuç da yanımda
taşıdığım fındıklardan. Kendisiyle birlikte çekildiğimiz fotoğrafı ona daha
sonra göndereceğim. Bakalım sonuç ne olacak ?
Dost canlısı Danesta 'lı İlyas 'la |
Bu arada lisan konusunda
Türkçe mükemmel bir anlaşma ortamı sağlıyor. Arada bir kelimeler değişik olsa
da anlaşamamak mümkün değil. Hele bir de Türkiye ‘ye gelip kaçak çalışmışlara rastlanılırsa
o daha da iyi. Benzin aldığım bu benzinci Beşiktaş ‘ta oturmuş ve çalışmış.
Oralardan muhabbet ettik. Baharlı ‘da bana yetişen Globetrotter grubundan 3
motorcu oldu. Avustralyalılar. Bunlar ana gruptan kopup öncü olmuşlar. Bunlara
takıldım.
Aşgabat ‘a kadar son 100
km gayet güzel bir sürüş yaptık. Onları izleyerek onların oteline kadar geldik.
Bana sabah koordinatlarını verdikleri Hotel Nusay bu. Otel Başkanlık sarayının diyagonal
karşısı ve 5 yıldızlı bir otel. Receptiona uğradım. En düşük fiyat 135.-USD. Ben
daha hesaplı bir otel arıyorum. Yakında bir başka otel önerdiler. Oraya gittim;
yer yok. Oradan başka bir otel önermelerini istedim. Şehrin üst kısmında
otellerin bol bulunduğu bir semt var. Archibel dedikleri bölge. Yaklaşık 5 km
sürdükten sonra oraya geldim. Geniş ve de gepgeniş bir bulvar. Bir de yan yolu
var. Bu yan yolda çeşitli oteller var. İkinci denemede yan yola girebilmeyi
başardım. Yaklaşık 6 km ‘lik bir U dönüş turuna mal oldu o sıcakta. Ama neyse
ki otelleri bulmuştum.
Sovyet zamanından kalan
özgün bir mimarisi olan bir otel. Adı Gara Altyn. 65.-USD fiyat verdi. Bu
otelde kahvaltı yok. Motosikleti koyabilecek çok güzel otopark imkânı var.
Kaldığım otel |
Otelin bulunduğu bulvar ve tam karşıdaki Üniversite Binası |
Tam motorumu park ederken
Otelin altında bulunan restorandan beni görüp iki delikanlı yanıma geldi. Çok
sevecen, candan iki çocuk. Uzun boylu, 30-32 yaşlarında olan Arslan, diğeri ise
yine o yaşlarda adı Azad. Bir süre motorun başında konuştuk. Çok güzel Türkçe
konuşuyorlar. Türkiye ‘de Güneyde otellerde iş bakıyorlarmış. Rusça ve Türkçe
bilen otel çalışanı olmak istiyorlar.
Giriş katında bir odaya
yerleştim. Büyük, ferah, aydınlık ve geniş bir oda. Otelde genellikle Rusça
konuşuyorlar. Bunlar Türkmen değil de Rus kökenli gibi. Odaya yerleşir yerleşmez
duşumu yaptım. Klimalı odada biraz normal yaşam şartlarına geldim. Saat akşamın
yedi buçuğu olmuştu. Midem zil çalıyordu. Hemen otelin altında bahçede
yerleşik, otelle bütünleşik restorana indim. Arslan ve Azad lokantada ocak başı
tarafında çalışıyorlar. Arslan et pişiriyor. Ne tavsiye edeceğini sordum. Bir
şiş karaciğer, bir de koyun etinden çöp şiş yapalım dediler. Lokantanın bahçesi
esen yelden ötürü nefis. Bahçe ortamında insanlar, çoluk çocuk yemek yiyorlar.
Bir yandan da canlı müzik yapan iki kişi var. Bana bir masa ayarlayıverdiler.
Oturdum. Bir de soğuk bira günün yorgunluğuna cevap oldu. Yemekler de güzeldi.
Etler özellikle karaciğer iyi pişirilmişti. Bu arada Büyükelçi olan dostumla
görüşme yapıp onu ziyarete gitmek istiyorum. Telefonlara cevap veremiyormuş. Resmi
bir kabuldeymiş. Neyse sonunda başardım. Tam yemeğin sonuna gelmiştim ki
9 gibi Büyükelçi dostum aradı
ve 21:30 ‘da rezidansa davet etti. Kalktım ve gittim. Hemen yürüyüş mesafesinde
otelime yaklaşık 400 metre mesafede aynı yan yol üzerindeymiş.
Hoş bir sohbet ve dostluk
tazelemesi iyi geldi. Özellikle yalnız seyahatlerde bu tür muhabbetler insana
güç ve cesaret aktarıyor.
Türk Büyükelçiliği Rezidansından Aşgabat |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder