26 Haziran 2014 Perşembe

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
34. Gün (Son gün)  /  Day 34 (Last day)  : 18.06.2014 Çarşamba/Wednesday
Ovasaray Köyü Amasya (TR) >>> Eve dönüş

Yapılan km :  716

Bugün eve dönüyorum. Evimi, ailemi, köyümü, arkadaşlarımı, işimi ve tümüyle sistemimi özledim. 34 gün aradan sonra ulaşacağım. Son etap uzun olacak ama yol ve güzergah rahat ve konforlu.

Sabah Ovasaray Köyü ‘nde, Ayşegül ve Hatice ‘nin çiftlik evinde uyandım. Deliksiz bir uyku çekmenin huzuru içindeyim. Eşyalarımı toparladım ve motosikletin çantalarını yerleştirdim. Bir gece önceden mutabık kaldığımız üzere Zeki ‘ve eşi Sevim ‘in balkonunda kahvaltı yaptık. Sevim kendi yaptığı peynirlerden, kendi serasında yetiştirdiği domates ve salatalıklardan koymuş sofraya. Bir de sabah sabah köfte ve patates kızartmış. Gerçek anlamda bir köy kahvaltısı bu demek herhalde. Güzelce karnımızı doyurduk.

Daha sonra motor kıyafetlerimi giymek üzere öbür eve geçtim. Tam anlamıyla hazırlandım ve motorun donanımını kontrol ettim. Zeki ve karısı Sevim ‘le vedalaştım. 08:30 gibi Ovasaray ‘dan yola çıktım. İlk amacım Amasya ‘da Yeşilırmak kenarında küçük bir kahve molası vermek. Bu mola yorgunluk nedeniyle olmayacak. Amacım Amasya ‘yı yakından görüp bir iki fotoğraf çekmek.

Yine Eryatağı ilçesi üzerinden Amasya ‘ya geldim. Ana yoldan Yeşilırmak kenarına doğru geçtim. Ağaçların gölgelendirdiği dar yoldan Amasya ‘nın merkezine doğru sürdüm. Güzel bir kahvehane buldum. Elma Café. Yol üzerinde ve park gibi bir bahçesi var.  Bir az şekerli kahve sabah sabah iyi gitti. Karşımda Yeşilırmak sırtlarında kaya mezarları görünüyor. Bir de ırmağın kenarında “Yalıboyu” evleri.







Fazla vakit kaybetmeden yola koyuldum. Güzergâhımda Suluova, Merzifon, Osmancık var. Hava çok güzel ve sürüş için sıcak değil. Yağmursuz açık bir havada motosikletimi sürüyorum. Osmancık pirinciyle meşhur bir ilçemiz. Yolun kenarındaki çeltik tarlaları sular altında. Yeşillikler ve manzara hoş.

Yaklaşık 11:45 gibi Kurşunlu yakınlarında bir dinlenme tesisinin önünden geçerken 3 motor fark ettim. Karnım da acıkmıştı. Hem durayım hem de motorcularla sohbet ederim diye düşündüm. Güzel, küçük bir lokanta var. Kuyu kebabı da yapmışlar. Lokantanın dışında oturmakta olan üç Hollandalıyla merhabalaştık. İçeri girip bir kuyu kebap ve salata söyledim. İçmek için de bir Ice Tea. Onlar soğuk bir şeyler içiyordu. Onlara yakın olan masaya oturdum.

Hollanda ‘dan kendi motorlarıyla çıkmışlar. Biri kadın olan grubun yaş ortalaması aşağı yukarı 50-52 gibi. Kadın ve bir erkek yaklaşık 55 yaşlarında gibi gösteriyor. Diğer erkek se 40-45 yaş aralığında gibi. Hedefleri Bişkek ‘miş. Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan yapacaklarmış. Kadın motorunu Bişkek ‘de birisine satacak ve ülkesine uçakla dönecekmiş. Erkekler ise motorlarını Bişkek ‘de muhafaza edecekler ve bir süre sonra tekrar gelip, motorlarla Moğolistan ‘a devam edeceklermiş.

Bir süre hem kuyu kebabımı yedim hem de onlara bahsi geçen güzergahta yaşadığım bazı olayları anlattım. Can kulağıyla ve istekle dinlediler, sorular sordular. Ne de olsa aynı güzergahı onlardan hemen önce yapmıştım ve bilgiye ihtiyaçları vardı.

Ben yemeğime devam ederken onlar hareketlendiler ve hazırlanıp yola koyuldular. Çorum ‘a Boğazkale ‘ye gideceklermiş. Amasya ‘yı görmelerini hararetle tavsiye ettim. Çayımı içerken lokantanın sahibiyle sohbet ettik. Adamcağız bizlerin, özellikle yabancı motorcuların bir şeyler aramak için seyahat ettiğimizi düşünüyor. ‘Seyahat etmek uçakla olur’ diyor. ‘Ne gerek var bu motosikletlere ?’ diye ekliyor.

Burada 42 dakika kalmışım. Yola koyuldum. Amacım Gerede ‘den otobana bağlanmak. Akşam vakitlice eve varırsam, Ömer ‘in tiyatro gösterisine yetişebilirim belki. Yol ve hava koşulları gayet güzel. Bir müddet sonra Gerede ‘den TEM yoluna giriş yaptım. Bundan sonra benzine kuvvet. 100 km ‘de 6,3 litre benzin yakabiliyor motor.

Bolu ‘nun batı çıkışından çıktım. Bir radara yakalanma ihtimalinden korktum ve erken çıkış yaptım. Bir müddet eski karayolumuzdan devam ettim. Bolu Dağını tırmandım ve indim. Böylece hem gelişte hem dönüşte tüneli kullanmaksızın vakur Bolu Dağı ‘nın mahzun bakışları içinde geçmiş oldum. Düze indiğimde, Kaynaşlı ‘da benzin aldım ve tekrar TEM yoluna giriş yaptım. Biraz hızlıca yola devam ettim. Malum İzmit ‘e yaklaşırken yol sıkışıyor. Neyse ki motor kendine gidecek güzel kanallar buluyor.

16:45 gibi evdeyim. Çok şükür sağ salim evime ulaştım.
Bundan sonra "Motosikletle İpek Yolu 'na" seyahatime ilişkin özet sayfa veya headlights yayınlayacağım. 

Sabırla izleyenlere teşekkürler...Bir başka seyahatte buluşuruz.



23 Haziran 2014 Pazartesi

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
33. Gün  /  Day 33  : 17.06.2014 Salı/Tuesday
Erzurum (TR)>>>Ovasaray Köyü Amasya (TR)

Yapılan km : 602

Türkiye ‘deki ilk istirahat mekanım Erzurum ‘da, otelde kahvaltımı yaptıktan sonra ayrıldım. Kahvaltı Erzurum ‘a 8. kattan bakan restoran katında. Çok çeşit içeren açık büfe kahvaltı var. Bugün erken kalkma gereği duymadım. Üzerimde pek bir stres kalmadı. Rahatlamış ve dinlenmiş durumdayım. Saat 09:15 gibi otelden hareket ettim. Az ilerideki benzinciden benzin aldım. Hava açık. Çok sıcak değil. Motorla sürüş için çok uygun koşullar.

Rotamda Erzincan var. Yaklaşık 200 km çekiyor. Yollar çok güzel. Yolun sathı iyi. Kimi yerlerde virajlar ve inişler/çıkışlar var. Eğlenerek sürüş yapıyorum. Tam öğlen saatlerinde Erzincan ‘a girdim. Erzincan sağlı sollu binalar ve dükkânlarla örülü. Erzincan ‘da temiz ve yıldızlı otel çok var. Bakımlı bir şehir görünümünde. Temiz ve aydınlık bir şehir. Yolun kenarında şehrin merkezinde Safir adlı bir lokanta cezbetti. Gölgelik temiz bir lokanta. Geniş kaldırımı da sulamışlar. Hemen motorumu geniş kaldırıma, ağaç gölgesine çektim. Dışarıdaki masalardan birine oturdum. Patlıcanlı kebap, şalgam suyu, az pilav. Nefis gitti. Üstüne de 2 bardak çay.

Tekrar yola koyuldum. Refahiye ‘den sonra Amasya istikametini alacağım. Amacım Amasya ‘da, Ovasaray Köyü ‘nde Ayşegül ve Hatice ‘nin çiftlik evinde gecelemek. Onlar burada yoklar ama Kahya Zeki var ve onunla muhabbetimiz iyi.

Bu arada Muhasebe Sorumlumuz Pınar telefonla bana ulaştı ve Tokat ‘ın Reşadiye ilçesinde yol üzerinde bulunan köylerine uğramamı önerdi. Babası ve annesi köyde beni beklemekteymişler. Çay molası yapabileceğimi söyledim ve yola devam ediyorum.

Suşehri ‘nden benzin aldım. Temiz ve bakımlı bir Total Benzin istasyonu. Pompacı çocuklara birer dondurma ikram ettim birlikte yedik. Benim için de 22-23 dakikalık bir mola oldu.

Yola koyuldum. Koyulhisar ‘a geldiğimde Pınar ‘ı aradım. Yaklaşık 35 km sonra da Pınar ‘ların köyüne geliniyor. Babası beni yol kenarında el ederek karşılayacak. Bir süre sonra
Pınar ‘ın Köklü Köyü ‘ndeyim. Babası ve annesi bana çay ikram ettiler. Sohbet ettik biraz.
Yaklaşık 1 saatlik bir dinlenmeden ve sohbetten sonra vedalaşarak ayrıldım.

Bir süre sonra Niksar sapağına 3-4 km kala bir radara yakalandım ve ceza yedim. Yaklaşık 17:30 gibi Amasya Şehri merkezindeydim. Ovasaray Köyü şehirden yaklaşık 11-12 km daha Güneyde. Benzin alarak motorumu o taraf doğru sürdüm. 
Mısır Diyarı Ovasaray Köyü
Navigasyon cihazında Ovasaray Köyü rahatlıkla bulunuyor. Köye girdiğimde, Zeki ‘lerle karşılaştığımda saat yaklaşık 19:00 ‘du.



Bir süre oturduk, çay içtik ve sohbet ettik. Daha sonra Ayşegül ve Hatice ‘nin evine geçtim.
Soyunup dökündükten sonra iyi bir duş aldım. 602 km ‘lik yolun yorgunluğunu üzerimden kısmen attım. Sonra Zeki ‘lerin evinde yemeğe oturduk. Eksik olmasınlar çok iyi misafir ettiler.
Ovasaray Köyü Amasya ‘nın Güneyinde çok mümbit bir ovada yer alıyor. Mısır, buğday ekimi verimli bir şekilde yapılıyor. Ancak bu sene kuraklıktan dolayı ekinler pek gelişmemiş. Zeki hem üzgün hem de mahcup. Sanki onun hatasıymış gibi.

Uykumuz geldi. Ve bana ayrılan odaya uyumaya çekildim. Sabah uyanınca hedef İstanbul. Yaklaşık 700 km ‘lik bir yol beni bekliyor.


22 Haziran 2014 Pazar

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
32. Gün  /  Day 32  : 16.06.2014 Pazartesi/Monday
Sınır Kapısı Bazargan (İran) / Gürbulak (Türkiye)>>>Erzurum

Yapılan km : 323

Sabah 06:00 gibi TIR ‘ın içine doğan güneşle uyandım. TIR ‘ların önleri tam Doğu ‘ya bakıyor. Aynı saatlerde TIR Parkında bir hareket başladı. Gece boyunca eritilen gümrük kuyruğuna buradan TIR almaya başladılar. İran gümrüğünde işler yavaş yürüyor. TIR ‘lar eğimli bir yolda yokuş yukarı kuyruğa giriyorlar ve işlemler yapıldıkça yukarıya doğru ilerliyorlar.
Hayatımı rahatlatan TIR 'lar
Sabahın erken saatlerinde toz duman içinde olan TIR Parkında ‘ndan ayrıldım. Saat 07:00 ‘de Polis merkezinde olmaya söz vermiştim. Bizimkiler hala uyuyorlar. Sadece Mehmet uyanmıştı. Ona gideceğimi söyledim ve bizimkilere selamlarımı iletmesini rica ettim.
TIR Parkının kapısının dışından geçen yola çıktım. Bir otomobil durdu ve beni aldı.
Gümrüklü alanın girişine kadar gittim. Yaklaşık 300 metre yürüdüm ve Polis Merkezindeyim. Motoru kontrol ettim ve motorun çantalarını tekrar motora taktım. Çantaların başına bir şey gelmesin diye bir gün öncesinde çantaları söküp Polis Merkezi ‘nin içinde muhafaza etmiştik.

Her şey yolunda görünüyor. Bir aksilik veya eksilme yok eşyalarda ve motorda. Henüz kahvaltı etmemiştim. Dünden nöbette olan polislerle merhabalaştık. Bana kahvaltı olarak bisküvi ikram ettiler. Yeni yapılmış çaydan da almamı söylediler. Sabah sabah iyi geldi. Polislerden biri mollalara karşı. TV 'deki konuşan mollaya atıp tutuyor. Bu arada saat 09:00 ‘a doğru yeni günün polisleri gelmeye başladılar. Nöbet değişimi var. Burada polisler 24 saat hizmet yapıp 48 saat dinleniyorlar. Yeni gelen polislerle de tanıştım. Benim durumumu ve burada bekleme nedenimi yeni gelenlere anlattılar.

Yeni gelen polislerden biri, Reza Ş. yaklaşık 32-35 yaşlarında. Erzurum Üniversitesi ‘nde İngilizce Dili üzerine master yapmış. Gayet güzel Türkçe konuşuyor. Onunla iyi bir muhabbet ortamı oluştu. Polislikten pek memnun görünmüyor. Uluslararası ticarete geçmek istiyor. İran ‘dan dışarıya mermer ve granit satmayı arzuluyor. Karşılıklı e-mail ve telefonlarımızı aldık. Kendisine bazı bilgiler aktaracağımı söyledim. Pek memnun kaldı.
Polislikten aldıkları ücret 300.-USD mertebesindeymiş. Yeterli olmuyormuş.

Bu arada ben Urumiye Konsolosluğumuz ‘dan Ömer bey diye biriyle görüştüm. Ona durumu tekrar özetledim. Bazargan Gümrük Müdürü Abbaspur ‘u arayacaklarını özel olarak benim işlemlerimi hızlandırmak için rica edeceklerini söyledi. Umutlandım.
Yaklaşık ½ saat sonra bana geri dönüş yaptı. Herkesin haberdar olduğunu özellikle Abbaspur ‘un konuyu bizzat takip ettiğini ve Sarakh ‘dan gelecek cevabı hızlandırmak için çabaladıklarını anlattı. Bana beklemekten başka yapacak bir şey olmadığını söyledi.

Derken İran saatiyle 10:40 gibi muameleci İsmail geldi. Bana bir dilekçe daha yazmamız gerektiğini söyledi. Bugün ½ saat içinde beni göndereceklerine dair kuvvetli ifadeler kullandı. Farsça bir dilekçe yazıldı. Ben imzaladım. Bu dilekçeyle birlikte yukarıya, Bazargan Gümrük Kapısına çıktık. Ben motosikletimi de alarak çıktım ve orada tam araç çıkış kapısının ağzına park ettim. Muameleci İsmail ve dünden tanıdığımız kafası kel olan istihbaratçıyla birlikte işlemler için birlikte koşuşturuyoruz. Bu arada dünden tanıştığım Gümrük Müdür Muavini beni gördü. İşlemlerin olduğunu az biraz daha sabretmem gerektiğini söyledi. Diğerlerine bazı talimatlar vererek onları yönlendirdi. Benim işlemler tüm hızıyla yürüyordu. Dünle bugün arasında sanki bir şeyler fark etti. Pasaport çıkış mührümün tarihi dünü gösteriyordu. Bir aksilik olmasın diye bu iptal edilerek bugünün tarihiyle çıkış mührü basıldı. Sonra bizim muameleci İsmail ‘e bir 100.-USD vererek onların zahmetinin karşılığını da ödemiş oldum. Kapıdan beni Türk tarafına uğurladılar ve artık Gürbulak tarafındaydım.

Bizim tarafta pasaport girişi ve araç giriş işlemleri yapıldı. Bizim memurlarımız hem daha bakımlı ve şık, hem de modern görünümlü. İran ‘dan ve diğer gezdiğim ülkelerden çok farklı bir görüntü var. Yaklaşık 40 dakikada motorun çantalarına da bakıldıktan sonra çıktım ve Doğubayazıt ‘a doğru yol almaya başladım. Bu yolu 2012  Ağustos ‘ndan çok iyi hatırlıyorum.
Gürbulak 'dan Ağrı Dağı

Ağrı Dağı önünde
Doğubayazıt, Diyadin ve Taşlıçay. Taşlıçay ‘a girişte yolun kenarında Kavurmacı Hikmet Usta diye bir yer var. Nefis kavurma, haşlama v.s Hararetle tavsiye edilir. 2012 ‘de de yemiştik burada. O zaman Ağrı Dağı tırmanışı sonrası dönüş yaparken yemiştik. Hava güzel, zaman zaman bulutlar yürüyor ama gökyüzü gülüyor ve hava sıcak değil. Motorda seyahat için koşullar çok uygun.

Ağrı ‘dan sonra rotamı Erzurum ‘a çevirdim. Niyetim bu gece Erzurum ‘da konaklamak.
İpek Yolu rotasında değilim ama eve dönüş için bundan daha uygun güzergah yok. Türkiye saatiyle 16:30 gibi Erzurum ‘dayım ve kalacak otel aradım. Şehrin içinde Hotel Dilaver ‘i buldum. Geceliği 80.-TL ve kahvaltı dahil.  Merkezde bir otel. Kaldırımı ise motoru park etmek için uygun. Göz önünde ve otelin bakış alanı içinde bir yer.

6. katta odama yerleştim. Güzel bir duş alıp dışarı çıktım. Otelden çıkıp yukarıya doğru yürüdüm. Amacım Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer alan bazı eski eserleri, binaları görmek. Kaldırım üzerinde küçük taburelerde oturup iki çay içtim. Erzurum ‘da çayhaneler çok yaygın. Meydana geldiğimde yağmur döktürmeye başladı. Kısa süreli bir sağanak geçti. Bir pasaja sığındım. Bu pasajda bir dükkandan oltu taşından yapılmış tespih satın aldım.




Yağmur geçince dışarı çıktım ve meydandaki üstü kapalı medresenin fotoğraflarını çektim.
Cumhuriyet Caddesi boyunca yürüdüm. Az ileride solda küçük bir cami ve devamında sağda Ulu (Atabey) Camisi var. Ulu Cami ‘nin mimarisi çok enteresan. 1179 yılında Saltuklular tarafından inşa edilmiş. Birçok restorasyon geçirmiş. Caminin imamı bana rehberlik etti ve cami hakkında değerli bilgiler verdi. Akustiği ve kolon aksları öne çıkan özellikleri. Ön (kuzey) cephesinde 3 kapısı var ve yan (doğu) cephesinde 2 kapısı var. Fazla detay vermeyeceğim. Araştırmaya ve hatta yerinde görmeye değer.
Ulu (Atabey) Camisi
Ulu (Atabey) Camisi:-Ana sahın (koridor)

Ulu (Atabey) Camisi-Ahşap Kırlangıç Kubbe
Ulu (Atabey) Camisi-Ana minber


Ulu (Atabey) Camisi-Doğu/Batı Sahın
Erzurum ‘ın çifte minaresinde restorasyon vardı. Uzaktan görmek mümkün oldu. Hava karardığı için meydana geri döndüm. 
Erzurum Çifte Minare
Yegör Lokantası ‘nda Çağ Kebap yedim. Lezzetli ve güzel servis var. Tavsiye olunur. ‘Dur’ diyene kadar çağ kebap tek tek şişler halinde tabağınıza getiriliyor. Yanında salata ve acılı ezme sunuluyor. Bir de Erzurum 'a özgü kadayıf sarma gibi bir tatlıları var. tatlı sevenlere tavsiye olunur. 

Buradan çıkıp otele giderken bir berbere girdim. Saç tıraşımı Erzurum ‘da oldum. Erzurum ‘da gözüme çarpan berberlerin fazlalığı. Şehirde yürüyüşüm sırasında bir çok berber dükkanına rastladım. Tıraş olmak aklımda yokken berbere oturmuş oldum.

Daha sonra otelime döndüm ve odama çekildim. Yarınki etap Amasya ‘da son bulacak.

21 Haziran 2014 Cumartesi

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
31. Gün  /  Day 31  : 15.06.2014 Pazar/Sunday
Tebriz (İran Azerbaycan ‘ı) >>> Sınır Kapısı Bazargan
Yapılan km : 295

Sabah 06:30 ‘da uyandım. Gidiş hazırlıklarımı yaptım. Aşağıya inip motorumu otelin açık garajından çıkardım ve otelin önüne getirdim. Açık otopark otelin hemen arkasında. Otelin önü mahfuz bir yer. Sonra otelin 1.katta bulunan kahvaltı salonuna çıktım. Kahvaltı bizim tarzımıza çok uygun. Domates, beyaz peynir, yumurta, zeytin, reçel v.b. Çay da bizim çayımızın tıpkısı.

Kahvaltıdan sonra toparlandım ve çıktım. 08:00 gibi teker döndü. Otelden düz bir caddeyle Kuzey yönünde otobana doğru yol aldım. Yaklaşık 3 km sonra otobana bağlandım. Buradan sola yani Batı ‘ya doğru giderek Marand, Maku, Bazargan istikametini aldım. 
Yol boyunca çeşitli sanayi tesisleri, Organize Sanayi Bölgeleri bulunuyor. Bir büyük çimento fabrikası var. Vergiden muaf Serbest Bölgeler var. Bazı Türk firmalarının da buralarda yatırımları varmış. Özellikle bazı hammaddeler İran ‘da ucuz diye Türk sınırına da yakın olması nedeniyle bu bölge cazip durumda. Marand  ‘ı geçtim. Yol Maku ‘ya ve Bazargan ‘a doğru gidiyor. Hava güneşli ve açık. Hava sıcaklığı gayet iyi.

Maku ‘ya yaklaşırken Ağrı Dağı tüm ihtişamıyla kendini gösterdi. Hava açık ve net olduğu için karlı zirvenin görüntüsü heyecan verici. 2012 ‘nin Ağustos ‘unda Ağrı Dağı ‘na yaptığımız tırmanışı hatırladım. İran tarafından bazı fotoğraflar çektim.
 
İran tarafından Ağrı Dağı
İran tarafından Ağrı Dağı


Bazargan ‘a geldiğimde cebimde kalan son Riyallerle benzin aldım. Daha sonra sınır kapısına ilerledim. 11:30 gibi motosikletimi kapıya yakın bir yere park edip pasaportuma çıkış mührünü aldım. Tedirginim. Sarakh sınır kapısından yaptığım çıkış “kaçak” olarak kabul edilip hakkımda işlem yapılabilir. Benden çıkış için motora ait evrakı istediler. Ruhsatımı gösterdim. İlgililer triptik belgesi ve Sarakh ‘dan verilmesi gereken evrakı soruyorlar. Bende hiçbir evrak yok. Gümrük yetkilileriyle konuşuyoruz. Benim için bir işlem yapılmadığını, birisinin bazı kayıt ve tescil işlemleri yaparak bana ‘gidebilirsin’ dediğini dile getirdim. Bakalım nasıl halledeceğiz? İş müdürlere kadar yansıdı. Sarakh kapıyla telefon görüşmesi yaptılar. Benim oradan nasıl çıktığımı, belge düzenlenip düzenlenmediğini öğrenmeye çalışıyorlar. Azeri Türkçesi konuşulduğu için biraz rahatım. Anlaşmak problem olmuyor.

Bu arada bir gümrük muamelecisi peydahlandı. İyi ve iş bitirici birine benziyor. Benimle ilgili olarak yetkili makamlar önünde koşturuyor (?) Bu arada uzun boylu, mikrop mu mikrop bir Gümrük Md. var. Adam neredeyse ateş püskürüyor. Bir müddet sonra aşağıdaki binadan Gümrük Genel Md. Muavini geldi. Kısa boylu, pozitif yaklaşımı olan, iyi niyetli biri.
Benim muameleciye bazı talimatlar verdi. Bir dilekçe yazmamızı ve ekine bazı evrakın fotokopilerini koymamızı önerdi. Bu şekilde resmi işlem başlatılacak.

Muameleci İsmail, benim adıma Farsça bir dilekçe yazdı. Bana imzalattı ve bunu Gümrük idaresine sundu. Ekinde pasaport, ruhsat ve yeşil sigorta fotokopisi var. Bu dilekçe doğrultusunda kendileri Sarakh Gümrüğüne hitaben bir yazı yazdılar ve oradan cevap beklemeye başladık. Sıkıntılı bekleyiş ve yine bekleyiş. Sarakh ‘daki gümrük yetkilileri saat 14:30 ‘a kadar çalıştıklarından cevap gelmesi hayli zor. İyi niyetli Gümrük Müdür Muavini beni aşağıda bulunan Polis Merkezine gönderdi. Motosikletimi orada muhafaza etmek gerekiyor. Benimle ilgili şahsi bir sorun yok. İstediğim gibi hareket edip istediğim yere gidebilirim ama motosiklet müsadere altına alındı. Muameleci İsmail (+98.914.961 0885) benimle ilgileniyor ve bana sabretmemi ve gelecek faksın beklenmesi gerektiğini söylüyor.
18:15 ‘ e kadar gelen faks yok. Bu arada polis merkezindeki polislerle dost olduk. Sohbet ediyoruz ve bana çay ikram ediyorlar. Her şey iyi hoş ama bir gece daha kaybediyorum.

Bu arada TIR Şoförü Niyazi ‘yle telefonda görüştük. Onlar da Bazargan ‘a varmışlar ve yaklaşık 5 km ötedeki TIR parkına girmişler. Numara alıp yerleşmişler. Kuyrukta çok TIR olduğundan sıra muhtemelen yarın içinde gelecek.

Muameleci İsmail geldi. Ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyorum. Bazargan ‘da oteller varmış. Beni oraya bırakabilirler ve bu geceyi otelde geçirebilirim. Yarın sabah da yine beklemeye buraya geleceğim. Tam bu arada Niyazi telefon etti. Durumu anlattım, otelde geceleyeceğimi söyledim. Niyazi onlarla kalabileceğimi söyledi, memnun olacaklarını dile getirdi. Ona yerimi tarif ettim. Geldi. Motorumu daha emniyetli bir yere, polis binasının merdiveninin dibine çektim. Çantalarımdan o gece kullanacağım bazı şeyleri aldım. Rahat bir pantolon, bir polar, bir havlu. Niyazi ‘yle birlikte onun TIR ‘ına gittik. Yine birlikte yemek yiyip sohbet ettik. Bu arada diğer TIR şoförü arkadaşlar beni görünce şaşırdılar. Yaşadığım olayları onlara tek tek anlattım.
Ali, Niyazi ve Mehmet

Türkiye ‘nin Urumiye Konsolosluğu devrede : 
Benim beklemekte olduğum ve bürokratik sorunlar ve eksik evrak nedeniyle motosikletimin salınmadığı konusunu İstanbul ‘dan arayan dostlar Dışişleri Bakanlığı ‘na oradan da Urumiye Konsolosluğumuza iletmişler. Beni saat 15:00 ila 16.00 sularında TC Dışişleri Bakanlığı ‘ndan birileri aradı. Onlara durumu izah ettim. Pazar günü olmasına rağmen bir nöbetçi memur bulunup benimle ilgili girişim başlatılabileceğini söyledi.  Akşamleyin TIR ‘cı arkadaşlarla sohbet halindeyken Urumiye ‘den birisi aramaya çalıştı ama telefon hatları yetersiz olduğu için görüşemedik.

Ertesi günü umarım olaylar olumlu yönde gelişir. 23:30 gibi hepimizin uykusu geldi. Ben yine Niyazi ‘nin TIR ‘ına uyumaya çekildim. Niyazi de diğer TIR ‘da Ali ‘yle birlikte uykuda.
Sabah 07:00 ‘de karakolda olacağım ve umarım motosikletime bir şeyler olmamıştır.



MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
30. Gün  /  Day 30  : 14.06.2014 Cumartesi/Saturday
Kazvin (İran)>>>Tebriz (İran Azerbaycan ‘ı)

Yapılan km : 480

04:30 ‘da Niyazi ‘nin TIR ‘ında uyumaya başlamıştım. Uyandığımda saat sabahın 7 ‘siydi. Yani 2,5 saat uyuyabilmiştim. Herkesten önce uyandım. Hemen yakınımızdaki dinlenme tesisinde elimi yüzümü yıkadım. Az sonra uyanan Niyazi ‘yle ve diğer arkadaşlarla orada kahvaltı ettik. Kişi başına açık kahvaltı büfesi için 4 USD mertebesinde bir para ödeniyor. Kahvaltı çok çeşitli ve güzel. Sıcak sosis, menemen, yumurta, omlet gibi yiyecekler var. 

Kahvaltıdan kalkar kalkmaz Niyazi ve diğer TIR ‘cı arkadaşlar hemen bitişiğimizdeki benzinciden mazot almaya gittiler. Onlar mazot alırken ben de motorumu ve kendimi yolculuğa hazırladım. Benzin istasyonuna gittim ve vedalaşmak üzere onların işlerinin bitmesini bekledim. Benzin istasyonu çıkışında hatıra fotoğrafı çektim. Bu arada Niyazi bana zorla 500.-USD verdi. ‘Al yanında bulunsun, İran gümrüğünde başına iş gelebilir’ dedi.
Ben ve TIR Şoförü Niyazi Dal
Bana kol kanat gerenler : Ali, Niyazi, Mehmet
Yaklaşık 08:30 ‘a gelirken teker döndü. Benim rotam Türkiye ‘ye doğru. Takestan, Zanjan, Tebriz. Sınır kapısına gitmek için zaten Tebriz ‘den geçmek gerekiyor. Tebriz ‘e yaklaştığımda durumuma ve mood ‘uma göre karar vereceğim. Ya Tebriz ‘de geceleyeceğim ya da Gümrük Kapısına yani Bazargan ‘a doğru ilerleyeceğim. Gönlüm Tebriz ‘i arzu ediyor.

Tehran ‘dan Kuzeye doğru yükselirken hava sıcaklıkları makul olmaya başladı. Çölden eser kalmadı. Etraf mümbit arazi haline kavuştu. Kuzey ‘e çıktıkça daha yaşanır bir hava hakim oldu. Etrafta geniş tarlalar, bahçeler var. Yol otoban şeklinde Kuzey ‘e doğru uzanıyor. Benzin ucuz ve bol. Zanjan ‘ı geçtikten sonra toprak tarzı değişti. Dağlık tepelik ve çorak yerler tekrar başladı. Dağların rengi ve kesitleri kırmızı, yeşil. Etrafı seyrederek sürüş yapıyorum. Bu arada kerpiç evleri olan köylerden geçtim. Köyler çok iptidai. Elektrik var fakat evler kerpiçten yapılmış. Bu arada bir köyün önünde, otobanın kenarında durdum.

Behran ve Rıza

Hem su içeyim, hem de fotoğraf çekeyim istedim. Derken küçük bir motosikletle iki çocuk geldi. Birinin adı Rıza diğeri ise Behran. Az ilerde yolun kenarında karpuz satıyorlarmış. Bana İbrahim Tatlıses ‘in durumunu sordu. Hayranıymış meğer.

Bir başka köy daha
Tebriz ‘de konaklama :
Buralarda yollar geniş ve satıh çok iyi. Tatlı virajlar ve tırmanışlar, inişler var. Keyifli bir sürüş yaptım. 14:30 gibi Tebriz ‘e vardım. Tebriz in içinde otel bakacağım. Bir gece burada kalıp, dinlenip yarın Gümrük çıkışına, Bazargan ‘a doğru süreceğim. Tebriz ‘in içinde bir yerde genç bir delikanlıya şehrin merkezini ve kalacak bir otel sordum. Oğlan sevimli ve cana yakın biri. Merkezin biraz dolambaçlı olduğunu ve motorun arkasına atlayıp bana gösterebileceğini, hatta birkaç otel gösterebileceğini söyledi. Hemen arkama aldım ve birlikte Tebriz ‘in içinde ilerledik. Bu arada benzin almak zorunda olduğumu da söyleyince beni bir benzinciye götürdü. Bu arada bir arkadaşıyla buluşacakmış. Onunla telefon görüşmesi yaparak, benzinciye varmadan önce bir köşede onunla buluştuk ve birlikte benzin alıp sonra da otele yöneldik. Gösterdiği ilk oteli beğendim. Zaten bir gece kalacağım. Önemli olan motosiklet için park yeri olsun, şehrin merkezinde veya yakınında olsun, temiz ve düzgün bir otel olsun. Hotel Tabriz Gostaresh 142,000.-Tümen ‘lik bir otel. Buraya yerleştim. 

Bu arada bana yol gösteren oğlanla tanıştık. Adı Umut, arkadaşının adı ise Amir. 21 yaşlarında, üniversite öğrencisi ikisi de. Bana şehri tanımamda ve iyi bir lokanta konusunda yardımcı olabileceğini söyledi. Severek kabul ettim. ‘Hele bir otele yerleşeyim, saat 14:30 ‘da seni ararım’ dedim. Telefonlarımız aldık verdik.

Odamın penceresinden Kuzey ve Tebriz
Yıkanıp paklandıktan sonra hemen loby ‘e indim. 14:30 gibi Umut ‘u aradım. 10 dakikaya geleceğini söyledi ve arkadaşı Amir ‘le birlikte geldi. Altlarında bir tane eski ve modifiye jip vardı. Üstü açık, arkada 4 kişilik koltuğu olan eski bir jip. Beni arkaya bindirdiler. 

Amir ve Umut
Şehri gezdirdiler. Bu arada bir şeyler yesek iyi olur dereken bir hot dog ‘cuya götürdüler. Sanki yarım francala gibi ekmeğin arasına sosisleri ince dilip kızartıp başka bir takım katkılarla
sandviç haline getiriyor. İzmir ‘in kumrusu gibi hazırlanıyor sanki. Daha ziyade öğrencilerin geldiği çok küçük bir mekan. Bar büfesi tarzı masalarda da oturulabiliyor. Ayranla birlikte güzelce karnımızı doyurduk. İran ‘ın ayranları hep nane aromalı. Bizdeki gibi kokusuz değil.

Sonrasında jiple yola devam ettik. Jipi Amir kullanıyor ve Umut benimle sohbet ediyor. Vali Asr caddesine geldik. Burası çok popüler caddesiymiş Tebriz ‘in. Gençlerin arzı endam ettikleri, birbirleriyle sohbet ettikleri bir yermiş. Tabii İslami polisin olduğu bir ülkede ne kadar müsaade ediliyorsa?

Para bozdurmak üzere beni bir sarraflar çarşısına götürdüler. 60.-USD bozdurdum. Hem otele ödeme yapacağım hem de benzin ve akşam yemeğe için paraya ihtiyacım var. Bir süre daha şehrin caddelerinde jiple dolaştık. Hem sarsıntıdan hem de yorgunluktan uykum geldi. Çocuklara beni otele bırakmalarını söyledim. 17:00 gibi oteldeydik. Umut ‘la Amir ‘e bir 10.-USD verdim. Çok teşekkür ettiler.

Odama çıktım. Bir müddet kesintisiz uyudum. 19:10 gibi Niyazi ‘nin telefonuyla uyandım. Onlar da Tebriz ‘i pas geçerek Türkiye yönünde ilerliyorlarmış. Tebriz ‘i geçince bir TIR parkında geceleyeceklermiş.

Uyandıktan sonra fotoğraf makinamla Tebriz ‘in ana caddelerine attım kendimi. Bu defa yalnızım. Otelin bulunduğu caddede (İmam Khomeini) Batı ‘ya doğru yürüdüm. Çok işlek bir cadde. Her iki yanda da dükkanlar ve çarşılar yer alıyor. Tebriz ‘de çok rahat anlaşılabilecek Türkçe konuşuluyor. Lisan sorunumuz yok. Gayet iyi anlaşabiliyoruz.




Cadde üzerinde Blue Mosque var. Bahçesi park şeklinde düzenlenmiş. İnsanlar oturup sohbet ediyorlar. Bu arada bir kasap dükkanına uğradım. Yaklaşık 65 yaşlarında, adı Hüseyin. 
70 yıllık kasap dükkanı ve 2.nesil Hüseyin
Bu dükkan 70 yıllıkmış. Babasından kalmış. Şimdilerde oğlu, İbrahim ‘le birlikte çalışıyorlarmış. Duvarda babasının resmi asılı. Beni oturttu, çay ısmarladı. Mis gibi çayımızı içtik. Çaylar artık bizim bildiğimiz ve içtiğimiz gibi. Tavşan kanı. Kıtlama şekerle içiliyor buralarda. Biraz sohbet ettikten sonra ayrıldım. Birkaç dükkan sonra bir nargile kahvesinde mola verip fotoğraf çektim. 



Tipler çok enteresan. Kahveci hem çay servisi, hem ateş servisi yapıyor bir yandan da nargilesini içiyor. Toplasan 20-25 metrekarelik bir yer. 

Tebriz ‘de insanlar :

Buradan ayrılarak cadde boyunca yürüyorum. İleride büyük bir Pazar yeri var. Çok orijinal ve otantik bir yer. Sanki tüm Tebrizli ‘ler burada. Tebriz ‘liler cana yakın, dost canlısı, sohbete meraklı, modern görüşlüler. Bende bu izlenimi bıraktılar. Kadınları kendilerine özen gösteriyor. Şık ve bakımlı olmayı seviyorlar. Vitrinlerdeki giysiler kadınların şık giyime önem verdiklerini ima ediyor. Erkekler daha az bakımlı fakat temizler. Tıknaz ve bize çok benziyorlar.



İran ‘ın bir bölümü olmasına rağmen İran Azerbaycan ‘ı kendi dilini konuşan bir özerk bölge gibi. Ekonomisi canlı. Endüstriyel yatırımlar ve kurulmuş olan serbest ticaret bölgeleri nedeniyle kendilerine güvenleri tam.

Tebriz ‘in insanları ticaret ve alış veriş için nefes alıp veriyorlar sanki. Esnafı bol ve ticareti bol bir şehir. Bende bu izlenim oluştu.

Saat Meydanı
Pazar yerini gezdim. Akşam karanlığında meyve satıcılarını, kasapları, şekercileri, kuru yemişçileri, giysi satanları, ayakkabı satıcılarını görüyorum. Oryantal bir Pazar yeri. Tebriz ‘de bir günüm daha olsa iyi olurdu diye iç geçirdim.

Otele doğru cadde boyunca dönüyorum. Yagout Lokantası ‘nda yemek yedim. Birkaç basamakla aşağıya iniliyor. Genişçe ve yerel insanların çok geldiği bir lokanta burası.
Masalar temiz ve menüler anlaşılır cinsten. Her yemeğin yanında haşlama pirinç pilavı var.
Tavuk ve et sevilen yemeklerin ana maddesini oluşturuyor.

Lokantadan çıkıp akşam karanlığında otelime yürüdüm. Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş.
Odama çıktım. Bir müddet bilgisayarımda bir şeyler yaptım ve sonra uyku. Yarın Bazargan sınır kapısına doğru gideceğim.

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
29. Gün  /  Day 29  : 13.06.2014 Cuma/Friday
Meşhed (İran)>>>Semnan >>>Tahran geçişi>>>Kazvin (İran)

Yapılan km : 801 + 165 + 185 = 1,150

(Ne yazık ki fotoğrafsız bir gün ! Çekmeye ne ortam vardı ne de mecalim. Aşağıdaki resimler alıntıdır)

Gece uyku tutmadı. Erken uyanıp yatağımda dönüp durmaya başladım. Toparlanıp dışarı çıktım. Sabahın serinliğinde Otelin bahçesinde bir süre dolaştım. Kahvaltı henüz açılmamış, saat 07:30 ‘da açılıyormuş. Eşyalarımı motoruma yerleştirdim. 07:30 olunca kahvaltıya gittim. Loby ‘de bir TV açık. İran ‘da mevcut TV kanallarının(10-12 kanal var) neredeyse %90 ‘ı dini yayın yapıyor. Sabahları bir camiden namaz yayını oluyor genellikle. Saf oluşturmuş müminlerin hep bir ağızdan okudukları dualar yayınlanıyor.

Kahvaltı sonrası check-out yaptım. Akşam yemeği bedelini de ödedikten sonra cebimde 10,000-12,000.-Riyal kaldı. Yarım depo benzin bedeli. Bunun dışında USD var ancak Riyal yok. Para bozdurmam lazım. Ama nerede?

Yola çıktım. Otelden çıkar çıkmaz önümden akıp geçen çevreyoluna az ileriden U dönüşle girdim. Tehran, Neyşabur yönünü aldım. Meşhed ‘in Doğu tarafından Güney ‘e doğru inen bu yol Tehran ‘a kadar götürüyor. Bu arada şehrin merkezine bir giriş yaptım. Amacım fazla vakit kaybetmeksizin ve sıcaktan çok etkilenmeden İmam Rıza ‘nın Türbesini görmek belki bir iki fotoğraf çekmek. İmam Rıza Şiilerin çok önemsedikleri bir dini kişilik. Peygamberin soyundan geliyor ve türbesini ziyaret etmek hac anlamına geliyor.




Şehrin trafik ışıkları, dar yolları, esnafın yoğun olduğu sokaklar ve sonunda İmam Rıza ‘nın Türbesinin olduğu alandayım. Çok büyük bir alan ve Türbenin altından bile araçların alt geçit şeklinde ilerledikleri yollar var. Çok az gözlemledim. Cuma olması nedeniyle de çok kalabalık ve karışık buralar.

Girdiğim yönden şehirden çıktım. Çevre yoluna bağlandım ve Güney’e doğru ilerledim. Neyşabur yönünde yol alıyorum. Otoyollar paralı İran 'da. Ancak motosikletlerden para almıyorlar. Yavaşlayıp, gülümseyerek selamlamak yetiyor. 80-90 km sonra yol kenarında bir dinlenme alanına girdim. Yaklaşık 400 metre boyunca çeşitli dükkanlar, satıcılar, lokantalar var. Yol kenarı mola yeri. Ama para bozan kimse yok. Yoluma devam ediyorum.

Bir süre sonra Neyşabur ‘a geldim. Meşhed ‘den 165 km. Burası Ömer Hayyam ‘ın kenti. Aslında burayı gezmekti niyetim. Fakat fazla vakit ayıramıyorum. Şehrin bir bölümünü motosikletle dolaştım. Hava sıcak ve keyfim yerinde değil. 15 dakka kadar sonra tekrar karayoluna çıktım ve Sebzevar-Tehran yönünde ilerliyorum. Benzin almak zorundayım. Sebzevar ‘a ulaştım. Yol üzerinde bir benzinciye girdim. Baştan USD ‘la benzin satıp satamayacağını sordum. Tamam deyince depoyu doldurttum. Cebimdeki Riyal ‘lere ek olarak 6.-USD daha verdim. Bu arada burada durmakta olan bir Türk TIR şoföründen buralarda TIR parkı olup olmadığını sordum. Sebzevar ‘ın yaklaşık 15 km Tehran çıkışında bir Türk Parkı olduğunu söyledi. Hemen o tarafa doğru gittim. Hakikaten Türk TIR Parkı ‘nı buldum ve yolun kenarında olan Türk Lokantası İpek Yolu ‘na girdim. Lokantada kasada duran adam para bozabileceğini söyledi. Burada 40.-USD (=124,000.-Riyal) bozdurdum. İki kadın çalışıyor içerde. Çok iyi davrandılar. Biri sarımsak ayıklıyor diğeri mutfakta çalışıyordu. Yemek sordular. Yerim dedim. Kurufasulye, yoğurt yedim. Adamlar para da almadılar. ‘Bu bizim ikramımız olsun’ dediler.

Buradan Niyazi ‘yi aradım. Onlar da burada gecelemişler ve bu lokantada yemek yeyip sabah yola çıkmışlar. Niyazi beni onlara ulaşmak için teşvik etti. Aslında benim niyetim Şahrud ‘da gecelemek. Mesafe olarak bana insancıl ve yeterli geliyor. Onlara yetişmeye çalışırsam biraz yorgunluk olacak.

Yola çıktım. Etraf sıcak ancak yol güzel. Motosiklet montumun ön fermuarı kısmen açık. Kol ağızlarındaki fermuarlar açık. Seyir halinde püfür püfür estiriyorum. Önemli olan duruşlardaki sıcaklar.

Şahrud ‘u sağ yanımda bırakarak devam ediyorum. Saat 16:00 suları. Henüz güneş yukarıda. Şahrud yeşillikli bir yer. Şehirlerin arası genellikle çorak ve çöl tarzında ama şehirler yeşillikli yerlerde kurulmuş. Gelirken yolda bolca rüzgar yedim. Rüzgar hep poyrazdan esti durdu. Motosikletin üzerinde temkinli ve tetikte olmak gerekiyor. Özellikle TIR ve kamyon geçerken rüzgarın etkisine hazırlıklı olmak gerekiyor. Motoru adeta düşeyden 10-12 derece eğimli sürmek gerekebiliyor.

Şahrud ‘un hemen yakınlarında benzin almaya durdum. Depomu doldurdum. Meşhed ‘den çıkışımdan buraya yaklaşık 640 km olmuştu. Buradan TIR şoförü Niyazi ‘ye telefon ettim.
Onlar ise Semnan ‘ı biraz geçmişler ve oralarda geceleyeceklermiş. Beni de ısrarla davet etti. Biraz daha yol sürmem konusunda cesaretlendirdi.

Benzinciden sonra yaklaşık 60 km içerisinde dağlık bir kesimi tırmandım. 1970 metrelere yükseldim. Hava serinledi. Montun tüm klapelerini kapadım. Sonra Semnan ‘a doğru iniş başladı. Adeta dağın sırtından çok geniş bir eğik düzlemde iniş var. 1000 metre ‘ler indim.
Hava tekrar ısındı ve ilk kez ısıtan havadan şikayetçi değilim.İçim ısındı.

Semnan ‘a geldim ve Kuzey ‘inden pas geçiyorum. Niyazi ‘nin tarifi doğrultusunda yolu ve işaretleri izlemeye çalışıyorum. Semnan çıkışındaki polis noktasından yaklaşık 15 km kadar devam etmemi söylemişti. Devam ediyorum. Onların durdukları yerde konaklamayı planlıyorum. Uzun ve yorucu bir yol olduğu kesin. Yemeklerine ve sohbetlerine ortak edecekler beni. Niyazi yol kenarında bana el edeceğini söyledi. Fakat ben pas geçmişim. Niyazi çok üzülmüş. Diğer arkadaşlar daha sonra anlattılar. Kısa bir müddet ilerledikten sonra durdum. Niyazi ‘nin SMS ‘ini gördüm telefonumda. Gramsar şehrine 60 km kala levhasının oradan geri döndüm. Bizimkiler Semnan ‘dan yaklaşık 40-45 km uzakta yol kenarında bir yerleşim yerinin meydanında park etmişler. Onlara katıldım. Buluşmadan ötürü hepimizin yüzü gülüyordu. 

Motorumu TIR ‘ların arasına park ettim. Hemen karşımızda, dibimizde cami var. Cami inşaat halinde ama hem bahçesi hem içi kullanılmaya başlanmış bile. İran 'ın camilerinde kubbe tasarımı soğan şeklini andırıyor. Bizimkiler gibi yarım küre değil. Biraz daha yüksek ve etekleri içe doğru toplanıyor. Etrafta insanlar, çoluk çocuk dolaşıyorlar. Meydan gibi bir yer. Etrafta hediyelik ve yiyecek satan dükkanlar var. Bir de büyük ve tertemiz bir WC. İran ‘da tuvaletler temiz ve donanımlı. Su muhakkak var. Türkmenistan ve Özbekistan ‘daki tuvalet kültürünün çok çok üstünde.

Niyaziler bana güzel, sıcak bir soğanlı patates yemeği hazırlamışlar. Onlar yedikleri için bana da ayırmışlar. Onların sohbeti benim yemeğe eşlik etti. Bir de cacık ve turşu vardı. Güzel gitti. Arkasından da Türk çayımız yudumladık.

Bulunduğumuz nokta Tahran ‘a yaklaşık 200 km. Niyazi Tahran ‘ı tenha bir trafikte aşmak için planını anlattı. Tehran trafiği ve yolları çok karmaşık. Hele bir de kaza bela olursa kaostan çıkmak ömür törpüsü oluyormuş. Daha önceki iş amaçlı Tehran ziyaretlerimden trafiğin berbatlığını hatırlıyorum. Niyazi ‘nin önerisi 23:00 ‘e kadar uyumak veya dinlenmek ve sonra yola çıkarak geceyi Tehran geçişine ayırmak. Gecenin tenhalığında 03:00 e kadar Tehran ‘ı geçip kuzeyindeki Kazvin taraflarına ulaşmak. Herkes uyum içinde.
Ben Niyazi ‘nin TIR ‘ında uyumaya çekildim. Diğerleri de uykuya çekildi. Toplam 5 TIR varız. Bir de benim motosikletim. Niyazi ‘nin yakın ekibi Ali Beyoğlu, Mehmet Namlı. Bunların dışında bir de Mersinli iki TIR cı arkadaş var. Biri Murat, diğeri Rüstem.

Biz TIR ‘larda dinlenirken etrafımızda gezinen insanlar çocuklar var. Arada bir gelip TIR ‘ın hemen dibine par ettiğim motosiklete bakıyorlar. Tabii bende tilki uykusu hakim. Dikilip bakıyorum. Etraf mıcır. İnsanlar yürüdükçe ayakları mıcırda ses çıkarıyor. Uykum sık sık bölündü. Bu arada akşamın ilerleyen saatlerinde bazı İran ‘lılar çadırlarını çıkartıp etrafımızda, arabalarının hemen bitişiğinde veya caminin bahçesinde çadırlarını kurup gecelemeye geçtiler. İlgiyle izliyorum. Uyuyabildiğim söylenemez. Sabah da çok erken uyanmıştım. Zor bir Tehran geçişi olacak benim için. Ama Niyazilerden kopmam mümkün değil.

Kalktık. Giyindim ve motorumu hazırladım. Bu arada Ali ‘nin hazırladığı çayı içip bisküvi yedik. Enerji depolama durumları yani. Sonra bir anda yola koyulduk. Gecenin karanlığında (23:00) Gramsar, Tehran yönünde ilerliyoruz. Gramsar yolumuzun üzerinde bir şehir. Ben TIR ‘ların arasında, öncümüz Niyazi ‘nin TIR ‘ının hemen arkasında sürüyorum. Üzerimde fosforlu yeleğim var. Gecenin karanlığında gözükmemi ve fark edilmemi sağlaması açısından önemli bir donanım.

Gramsar ‘a girişte irkiltici bir olay yaşadık. Bir polis ve asker yolu kesmişler ve beni ve yakınımdaki TIR ‘ları durdurdular. Özellikle benim üzerime atladılar. Birisi ihbar etmiş anlaşılan. Ben hep TIR ‘arın arasında sürdüğümden ve hiç sollama yapmadığımdan birilerinin ilgisini çekmiş olabilir ve polise haber vermiş olabilirler. Beş TIR ve ben kenarda durduk. Genç asker ve polis bir yandan telsizle konuşuyor bir yandan da telefonla görüşüyor. Benim motosikletimi yolun üzerinde durdurup marş anahtarını koparırcasına çekip alan askerle görüşmeye çalışıyorum. Lisan konusunda engelimiz var. Durup durup fosforlu yeleğimi göstererek bir şeyler söylüyorlar. Niyazi İran ‘daki bir ahbabını aradı. Bize telefon üzerinden tercümanlık yapmasını istedi.

Bizim yolda tanıştığımızı ve Tahran geçişinde benim onlardan yardım istediğimi Tahran ‘da yolları bilmediğimden dolayı onlarla birlikte seyahat ettiğimi söylettik. Adamlar makul karşıladılar. İhbar üzerine bizi sanki kaçak(?) bir işler peşinde olduğumuzu ve benim TIR ‘larla bir gizemli ilişkide olduğuma kanaat getirmişler. Durumu anlayınca iyi niyet duygularıyla ayrıldık, bize yol verdiler ve Tahran ‘a doğru yola koyulduk. Saat 24:00. Tehran girişinden benzin aldım.

Bundan sonra sorunsuz olarak Tahran ‘a ulaştık ve gecenin tenhalığında, Niyazi ‘nin kılavuzluğunda Tehran ‘ı geçtik. Kazvin ‘de bir yol kenarı dinlenme tesisinin hemen bitişiğinde durduk. Saat 04:15 gibiydi. Hakikaten hem yorgun hem de uykuluydum.
Limitleri zorlamış görünüyordum. Aslında iki güne yayılmış olmasına karşın 24 saat içinde 1,150 km yapmıştım. Sakıncalı ancak kaçınılmaz bir durum. 04:30 ‘da Niyazi ‘nin TIR ‘ında uyumaya başladım.