19 Haziran 2014 Perşembe

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD

MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na  /  By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
26. Gün  /  Day 26  : 10.06.2014 Salı/Tuesday
Özbekistan-Türkmenistan arası Tampon Bölge>>>Mary veya Merv (Türkmenistan)
Yapılan km : 320 + 63,5   


Sabah uyandığımda 07:30 ‘du. Savaş ‘ın TIR ‘ında alt ranzada uyanmış ve gürültü yapmamaya özen göstererek aşağı indim. Biraz etrafı kolaçan ettim. Motosikletimi kontrol ettim. Her şey normal görünüyordu. Elimi, yüzümü yıkamak için Café ‘ye yöneldim.

Tampon Bölgedeki Café 'den Özbek Hudut Kapısı
İşim bittiğinde aşağı indim ve biraz esneme hareketleri yaparken tampon bölgeye açılan Özbekistan kapısını bekleyen asker bana doğru geldi ve sohbet ettik. Türkmenistan tarafına geçmek için saat 09:00 ‘u yani orada çalışma saatinin başlamasını beklemek sıkıcıydı. Ama Türkmenistan böyle zırva bir uygulama içinde. Gümrük kapıları sadece 09:00 ila akşam 18:00 arası çalışıyor.

Bu arada çok yakınımızdaki TIR'lardan birinin şoförü, Veysel de uyanmıştı. Dün akşam uzunca bir sohbet imkanımız olan dost, yardımsever, iyi niyetli bir Çankırı ‘lı yurdum insanıydı. Veysel ‘in TIR ‘ının dolabı yanında konuşlandım. Bu arada çay demleniyordu.
Veysel kahvaltı hazırladı. Kahvaltıda zeytin, peynir, domates, bal ve tereyağı var.
Bir de yanında Türk çayı. Bu arada Veysel, ‘Kahvaltı öncesi bir Türk kahvesi içer miyiz?’
diye sordu ve çay piknik tüpten bir süreliğine indirilip yerine bir cezve sürüldü. Sabah kahvesini büyük bir keyifle içtim.

Özbek-Türkmen sınırında Türk Kahvesi
Bu arada Veysel ‘in yol arkadaşı olan diğer şoför de kendi TIR ‘ından uyanarak aşağı indi.
Üçümüz kahvaltı için dolabın etrafına çöreklendik. 08:00-08:45 arası kahvaltımızı yaptık.
Koyuncu TIR 'ında uyudum, Veysel 'in TIR 'ında kahvaltıdayım

Kahvaltı öncesi çankırılı Veysel 'in TIR 'ında

Veysel 'in TIR 'ında kahvaltı hem de Türk usulü çayla
Kahvaltı sonrası ben müsaade isteyerek sınır geçişi için hazırlanmaya geçtim. Bu arada Savaş hala TIR ‘ında uyumakta. Onu rahatsız etmeden giyindim ve motorun çantalarına girecek tüm malzemeyi topladım. Savaş ‘a teşekkür mahiyetinde bir not yazıp TIR ‘da uygun bir yere bıraktım ve Türkmenistan tarafına doğru yöneldim.

İlk kulübe askerlerin bulunduğu nokta. Cumartesi günü beni karşılayan rütbeli asker kulübede duruyordu. Bu defa pasaportumda yapışık vizemi görünce beni koca deftere kaydetti ve işlemlerin yapılacağı 400-500 metre ötedeki binaya gitmemi söyledi.

Yine Türkmenistan girişi yapıyorum. Bu defa Farap adlı kapıdayım ve Farap şehrine oradan da Mary veya Merv şehrine gideceğim. 09:00 da başlayan işlemler 10:10 ‘da bitti.
Beklediğim bir şey değildi. 1 saat 10 dakika mükemmel bir süreydi benim gözümde.
Taşkent ‘deki Türkmenistan Elçiliğine vize için ödediğim 55.-USD ‘a ek olarak burada 12.-USD kabul parası, 60.-USD Sigorta ve yakıt katkı bedeli filan gibi toplamda 127.-USD ‘a
Mal olmuştu bu giriş işlemi. Motosikletin kaydı filan yapıldı, pasaportuma giriş mührü basıldı, çantalarım arandı ve tıngır mıngır gümrük kapısını Farap ‘a doğru terk ettim.

Cebimde önceki girişten kalan 14.-Manat ‘dan başka Manat yoktu. Para bozdurmayalım.
Yaklaşık ½ saat sonra Farap ‘a vardığımda bir bakkal kadına uğradım. Türk şoförler alış veriş yapıyorlardı. Kadın para da bozuyormuş. Gülümseyen yüzlü bir Türkmen herkese kısmet olmaz ama bana oldu galiba. Bakkal kadın gülümseyerek sabahıma enerji kattı ve 10.-USD karşılığı 28.-Manat verdi. Buradan buzzz gibi bir Lipton Ice Tea ve bir büyük pet şişe su aldım. Motorla seyahate devam. Buranın karakteristiği ise dubalı köprü. Farap denince Amuderya üzerindeki dubalı köprü  akla geliyor. Yaklaşık 80-100 metre uzunlukta dubalar birbirine bağlanarak yapılmış bir köprüden geçilmek zorunda. Köprünün başında bir küçük bina ve ofis var. Yerli taşıtlar çok cüzi bir bedelle köprüyü kullanırlarken yabancı taşıtlardan ciddi bedeller alınıyor. Motosikletim ve benden 20.- USD ve 7.-Manat aldılar. Deli Dumrul misali geçenden geçmeyenden para topluyorlar. Uyduruk bir köprüden para topluyorlar.
Amuderya üzerinde duba köprüden bir an
İlk önce Farap bitti ve sonra yaklaşık ½ saat sonra Türkmenabat ‘a geldim. Eski adı Carcev olan bu şehir hiçbir özelliği olmayan sıcağın içinde kavrulan, kirli ve tozlu görünümlü bir şehir. Etrafta bir sanayi kokusu var. Ama o kadar.

Türkmenabat ‘dan Mary Şehrine doğru Güney istikametinde yola koyuldum. Sağ ve sol her taraf çöl ve tekdüze. Tabii sıcaklık 42-44 der C ‘larda. Bir polis kontrol noktasında geçtikten sonra bir üst geçit gibi yere geldiğimde 3 kadın el dokuması bir şeyler, deve yününden süsleme eşyaları, soğuk ayran ve özel bir bitkinin kurutulmuş kök/gövdelerini satıyorlardı.
Su içmek ve fotoğraf çekmek için durdum ve kadınlarla sohbet ettim.



Kadınlardan biri yüzünü ve dolayısıyla kafasını tümüyle eşarpla sarmış ve gözlerinde de siyah bir gözlük vardı. Orijinal bir görüntü veriyordu. Bu kadınlardan ipe dizilmiş kurutulmuş ağaç köklerinden 3 adet satın aldım. Bunlar şeker diyeti için yararlı alternatif olabiliyormuş.
Çayı yapılıp her gün içilmek suretiyle şeker hastalığı kontrol altına alınabiliyormuş.

1,5 litrelik PET şişeye doldurulmuş ayran aldım. Hakikaten buz gibi ve tuzsuz. Bir miktar içtim, kalanını yanımda taşımak için motorun arkasında alışkanlık haline gelen  poşete koydum. Yol genellikle boş. Zaman zaman özel otolara rastlanıyor. Kaplaması kötü bozuk yollarda hız kesmeden gidiyorlar.

İlk önce Taze Zahmet sonra Bayramaly (Bayram Ali) ve sonunda Mary ‘e vardım. Otel bulmak için şehrin merkezini sordum. Bana uzunca bir cadde gösterdiler. Merkezin bu cadde ve etrafı olduğunu belirttiler. Sonuna doğru ilerledim ve bir dönüş yaparak paralel caddesine geçtim. Tam burada bir otel buldum. O sıcakta inerek otelin içini gördüm ve 45.-USD fiyat aldım. Kahvaltı dahil değil. Otelin içi de pek kasvetliydi. Yeni otel bakmak üzere ayrıldım.
Bir Türkmen ‘e otel aradığımı söyledim o da bana ‘Hotel Marguş’ dedi ve arabasını takip edersem beni götürebileceğini söyledi. Hotel Marguş ana cadde üzerinde ancak Doğu ucunda. Oteli gördüm ve resepsiyondaki kızla görüştüm. Fiyat 40.-USD ve kahvaltı dahil.
Derken Vefa isminde bir bay geldi ve sanki otelin yöneticilerinden biriydi. İstanbul ‘da üniversite okumuş ve Otelcilik-Turizm mezunu olan Vefa Bey çok iyi Türkçe konuştu benimle. Efendi birisi.

Bana 215 numaralı odayı verdiler. Yeterli boyutta olan tek yataklı bir oda. WC ve duş bölümü ayrı bölmelerde. Çantalarımı açarak uygun kıyafetlerimi giyindim. Motor kıyafetlerini her zamanki gibi havalandırmak üzere odada bazı yerlere serpiştirdim. Bir iki yıkanacakları yıkadım ve kurumaları için odada astım.

İşim bittiğinde aşağı inerek hemen otelin sağ yanında yer alan büyük parsel üzerine kurulmuş Müze ‘yi ziyaret ettim. Müzenin girişinde ülkenizi tanıyın tarzında bir ifade vardı.
Burası Mary ‘nin tek müzesiymiş. Giysiler, silahlar, mutfak eşyaları, bazı tablolar, eski zaman seramikleri ve kab kaçakları vardı. Geçmişteki yaşam koşulları ve yaşama ait kesitler maketler ve dekorlarla anlatılmaktaydı. Müzenin içinde fotoğraf makinası kullanmadım.



Müzeyi tamamladıktan sonra hemen yanı başındaki otelimin loby ‘sine döndüm ve buz gibi bir Pepsi sipariş ettim. Dışarıda hava 42 der C. Biraz güneş düşsün daha sonra yaklaşık 30 km ötedeki Eski Merv alanına gitmeyi planladım. 17:30 gibi motoruma atlayıp Eski Merv şehri ‘nin kalıntılarını görmek için hareket ettim. Eski Merv Şehri Mary ‘den yaklaşık 30 km daha Doğuda yer alan Bayramaly (Bayram Ali)‘da bulunuyor. Gayet güzel bir yol var. 30 km ‘lik bu yolu akşamın serinlemeye başlayan güneşinde kat ettim. Eski Merv tamamen kerpiçten yapılmış fazla muhkem görünmeyen surlarla çevrili. Bayramaly ‘nin hemen içinde yaklaşık 600 metre x 1,500 metre boyutlarında (900 dönümlük) bir alanı kaplıyor. Dört tarafında, erozyondan aşınıp gitmesine rağmen surları duruyor. İçerisi ise bomboş. Herhangi bir yapı kalmamış. Motosikletimle içinde oluşmuş toprak yollarda dolaştım. Kuzey tarafındaki gedikten dışarı çıktım. Tekrar içeri. Bizim anladığımız tarihi eski bina veya kale  tarzı değil.
Bu bölgelerde tarihi yerleşimler ağırlıklı olarak çamur ve kerpiçten yapılmış. Ben bunu etrafta taş olmamasına yordum.





Tekrar otelimin olduğu yeni Mary (Merv) kentine döndüm. Merv ‘e girince bir gün sonrası yapacağım etap için benzinimi doldurdum. Bazı cihazlarım için kalem pil takviyesinde bulundum. Marketler gayet donanımlı. Bir çok gıda maddesi, içecek, temizlik malzemesi bulmak mümkün. Bir Afrika ülkesi gibi değil. Bisküviler ve bazı yiyecekler açık kolilerde, büyük paketlerde açık olarak satılmasına rağmen gayet iyi durumda (çocukluğumda İstanbul ‘da mahalle bakkalından açık bisküvi aldığımız yıllara gittim).

Otele geldim. Soğuk bir bira (piva deniyor burada) sipariş ettim. Daha sonra biramı alarak yemek salonuna geçtim. Hotel Marguş modern bir otel. Lokanta bölümü aynı zamanda kahvaltı salonu biraz küçük. Sipariş ettiğim salata ve ilk yemek geldi, ancak ana yemek olarak sipariş ettiğim ızgara bir türlü gelmek bilmedi. Garson kız gidip gelip gülümsüyor ve gelecek gibi bir işaretler yapıyor ama bir türlü gelmek bilmedi. Ben de iptal ettirdim ve lokanta bölümünden ayrıldım.

Daha sonra bir süre loby ‘de oyalandım ve sonra uyumaya odama çekildim. Yarınki etabın kısa görünmesine rağmen Türkmenistan-İran sınır geçişi olacağı için vakit alacağını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder