MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
16. Gün / Day 16
: 31.05.2014 Cumartesi/Saturday
Taşkent (Özbekistan) : Dinlenme Günü-1
Taşkent ‘e Cuma günü
öğleden önce varmıştım. İlk gün yağmurla geçti sayılır. Aşırı sağanaklar Taşkent
‘de çoğu yerde su birikmelerine neden oldu. Gözlemlediğim kadarıyla Sovyet
zamanı yapılmış olan metro istasyonlarına bir şey olmadı. Ancak sonradan yapılmış
olan alt geçitler geçilmez durumdaydı. Kendinizi yukarı atıyorsunuz bu defa da
yollar kaldırım üstüne kadar dolu olunca işler aksıyordu.
Cumartesi günü Taşkent ‘e
güneş ve açık hava geldi. Elbette sevindirici. Amacım eğer açıksa THY
bürosuna uğramak. Türkmenistan vizesi alamayacak olursam bir alternatif plan
geliştirmem gerekiyor. O da motosikletimle birlikte uçakla İstanbul ‘a
gidebilir miyim sorusuna alacağım cevaptan geçiyor. THY Bürosu Dedeman Silk
Road Oteli ‘nin 200 metre ötesinde. Motosikletimle oraya gittim. Büroda bir
nöbetçi memur var. Sevimli bir Özbek delikanlı. Çok iyi Türkçe konuşuyor. Durumu
anlattım. Kargo elemanlarının bu konuda cevap verebileceğini ve onların da en
erken Pazartesi günü iş başında olacaklarını söyledi. Tanıştık. Yapacak bir şey
yok. Taşkent ‘de gezilebilecek yerlerin bilgisini aldım. Bir iki yer önerdi.
Chorsu Bazar ve Kukaldoş
Medresesi :
THY Bürosunun bulunduğu
ana caddenin devamında yaklaşık 2,5 km sonra Chorsu Bazar ‘ına ve Kukaldoş
Medresesine geldim. Ortalıkta inanılmaz bir hengâme var. Saat 10:00 ve sonrası.
Halk pazarı tarzında çok geniş bir alana yayılmış Pazar yeri. Esnaflar için
numaralandırılmış sabit sundurmalar ve tezgâhlar var. Yine ürünlere göre gruplanmışlar.
İşporta tezgahlarda satılan mis gibi ekmekler |
Ayakkabıcılar, iç
çamaşırı satanlar, meyve sebze satıcıları, elektrik malzemesi, et satanlar,
yumurtacılar, galvaniz saçtan baca ve benzeri aksesuar satanlar, peynirciler,
çiçekçiler çeşit çeşit… Motorumu güzelce yol kenarında bir dükkânın önüne park
ettim. Yaşlı bir amca geldi bir şeyler anlattı. Dükkânın sahibi anlaşılan. Benim
yabancı olduğumu anlayınca tamam park et anlamına gelen bir şeyler söyledi.
Chorsu Pazarı 'nda hazır yemek satanlar |
İlk önce Kukaldoş
Medresesini gezmeye gittim. Burası eski bir medrese. Restorasyonu yapılmış ve
şu anda da faaliyet gösteriyor. Hafız veya İmam Hatip olmak isteyenler buraya yazılıp
diploma alabiliyorlar. Medresenin dersliklerini günün ihtiyacına göre
düzenlemişler. Artık rahle düzeni yok, sıralar konulmuş. Bazı dersliklerde ders
yapılmaktaydı. Sessizce geziyorum. Nemrut suratlı bir yaşlı adam benden
2,000.-Som giriş ücreti aldı. Karşılığında makbuz filan vermemek adetten
geliyor herhalde.
Kükaldoş Medresesi |
Pazarın sonunda
merdivenle Uluğbek Planetariyum ‘una çıkılıyor. Orayı da şöyle bir dolaştıktan
sonra Özbek Libosları Galeriya ‘sı kitabeli modern kubbeli bir bina gördüm.
Özbek Giysileri Sergisi olarak
tercüme edilebilir. Aklıma Türkiye ‘de Türk Liboşları Sergisi açılsa esprili
anlaşılır ve sergide bazı yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, aydınlar yer
alabilir sanırım.
Özbek Liboşları Galeriyası. |
Bir sonraki meydandan
tekrar Chorsu pazarına daldım. Amacım pazarın içinden geçerek
Motosikletime doğru
gitmek ve pazarın içindeki geniş, yayvan yuvarlak çatılı silindirik binayı
görmek. Bu binada tamamen et ve peynir tarzı açık havadan bozulması muhtemel
şeyler satılıyor. Esnafa ayrılmış soğutucu dolaplar var. Sabit tezgahlarını
kurmuşlar.
Daha sonra motorumu aldım. Yaşlı amca benden 1,000.-Som motor park ücreti kaptı.
Mustaqillik Meydoni / Parkı :
Küçük bir sürüşten sonra
Uzbekistan Ko’chesine Batı tarafından giriş yaptım. Büyük ağaçların olduğu ve
bir kanalın aktığı noktadan Pakhtakor Stadyumu ‘nun gişelerinin olduğu yerden
parka doğru girdim. Motosikleti park ettim ve kanal boyunca parkta yürüyüş
yaptım. Kanal kenarında serinlemek amacıyla yüzenler vardı. Aslında hızlıca
akan, şeffaf olmayan bir yeşilimsi su. Genişliği park içinde 12-15 metre arasında ve belki maksimum 18
metreyi buluyor. Kanal boyunca yürüyüş yolu yapılmış, insanlar keyifle yürüyüşlerini
yapabiliyorlar.
Genç çiftler el ele vakit
geçirebiliyorlar. Böylece kanalın Batı yakasındaki geniş parktan yürüyüşle
Mustakillik Meydanına dek çıktım. Yaklaşık 2 km. Devamında ise kanalın üst
tarafına yöneldim ve Mustakillik Parkında yer alan II.Dünya Savaşı anısına
yapılmış anıtı inceledim.
Devamlı yanan ateşin başında oğlunu bekleyen ana heykeli ve ben |
Özbekistan Halkının gönderdiği ve savaşta ölen
askerlerinin anısına yapılmış
İsimlerinin yazılmış
olduğu bir anıt burası. Vilayet bazında ölenleri / kayıp olanları
listelemişler. Park içinde bulunan iki anıtsal heykeli gördüm. Bunlardan biri
üzerinde altın rengi küre bulunan bir sütunun önünde kucağında çocuğuna
sevgiyle bakan bir abayı temsil eden heykeldi.
Edindiğim izlenim Özbekler ‘in
çocuklara ve çocuklu hayata önem verdikleri. Zaten bu yıl iç belirledikleri ilke
söz “2014-Yıl- Sog’lom Bolalar Yılı”. Her yerde afişlerde, bill-boardlarda. Motosikletimle
otele geri döndüm.
Hava kararırken etraf da
serinlemişti. Yemek için dışarıya çıktım. Otelin alt katında 2 büyük düğün
salonu var. Her ikisinde de düğün vardı. Birine girdim. Bizim oranın
düğünlerinden farklı değil. Ufak tefek uygulamada bazı farklılıklar var tabii
ki.
Gelin ve damat, daha
merkezi ve görünen bir yerde ayrı bir masada oturuyorlar. Gelin ve damadın
yanlarında da değişken olarak birileri gelip oturuyor. Özellikle takı takarken
geliyorlar hem oturarak kısa sohbet imkânı oluyor hem de hediyesini
verebiliyor. Müzik veya şarkıcı eşliğinde danslar ve oyunlar oynanıyor. Hatta bizden
Tarkan ‘ın popüler parçaları dahi çalınıyordu. Bir ara meydan tamamen genç
delikanlılara kaldı.
Düğün ola takılar takıla, ziyafetler çekile |
Konuklar ise kendilerine
ayrılmış masaların etrafında oturuyorlar. Yemekler sunuluyor.
Biraz bu düğüne takıldım
ve sonra şehrin içine doğru salındım.
Yemek için otelden
ayrılırken otelin oto parkında biraz daha görünür bir alanda İspanya plakalı 4
tane BMW motosiklet gördüm. Üçü 1200 GS ve bir tanesi 800 GS ‘di. Demek benden
başka motorcular gelmişlerdi. Bunlar benim daha önce rastladığım Globetrotter ‘cılar
değildi.
Akşam yürüyüşüm sırasında bazı aydınlatılmış binalar.
Özbekistan Halk Bankası |
Bir gece öncesinden Buhara
Caddesi üzerinde gördüğüm bir Sushi Restoran ‘ı vardı; oraya gittim. Güzel,
geniş, giriş katında bir restoran. Ön tarafa, dışarıya da güzel bir yerleşim
yapmışlar. 2 çıtı pıtı, güleç yüzlü garson kız hizmet ediyorlar. Kırmızı aynı
örnek elbise giymişler. Albenili ve iyi bir yer görünümünde. Dışarıda bir
masada oturdum. Çok aç değilim her nedense. Sadece 2 adet sushi söyledim. Bir
de bira. Bu arada lokantanın ikramı dediler 10 ayrı küçük tabakta farklı farklı
şeyler dizdiler masama. Japon tarzında hazırlanmış küçük mezeler bunlar. Sebze,
unlu lokmalar, bıldırcın yumurtası(?), yosun tarzı bir şeyler v.s chop
stickslerle hepsini götürdüm.
Bıldırcın yumurtalarına dokunmaya cesaret edemedim. Bu arada iki küçük fakat enfes sushi ‘m geldi. Keyifle wasabi sosuyla onları da mideye indirdim. Toplam hesap 33,000.-Som, 2,000.-Som da garson kızlara bahşiş; akşam yemeği ağzımda güzel bir tat bırakarak halloldu.
Bıldırcın yumurtalarına dokunmaya cesaret edemedim. Bu arada iki küçük fakat enfes sushi ‘m geldi. Keyifle wasabi sosuyla onları da mideye indirdim. Toplam hesap 33,000.-Som, 2,000.-Som da garson kızlara bahşiş; akşam yemeği ağzımda güzel bir tat bırakarak halloldu.
Otelime yürüyerek döndüm.
Yaklaşık akşamım hoş serinliğinde 15 dakikalık yürüyüş. Aynı zamanda hazım için
de yararlı oluyor.
Böylece bir Cumartesi
Taşkent ‘de geçmiş oldu. Yarın 01 Haziran. Oğlum Ömer ‘in doğum günü.
Birbirimizden uzaktayız ama birlikte olacak çok günler var daha.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder