MOTOSİKLETLE İPEK YOLU ‘na / By MOTORCYCLE to the SILK ROAD
24. Gün / Day 24
: 08.06.2014 Pazar/Sunday
Buhara (Özbekistan) >>> Taşkent (Özbekistan) : Vize için TM Elçiliğine
dönüş
Yapılan km : 600 10:10 Teker döner
Cumartesi günkü “huruç
harekatım” başarısızlıkla sonuçlanınca neler yapılmasına yönelik alternatifleri
bir kağıda tane tane yazdım ve karar vermeye çalıştım. Zira seçeneklerin hepsi
Özbekistan ‘dan çıkarak ülkeme dönmek üzerine ama kimisi Kazakistan üzerinden
uzun bir yolculuğu içeriyor, kimisi ise motoru terk edip uçakla dönüşü ve sonra
tekrar motoru alma veya taşıtma işlemini; zorluk dereceleri ve külfet
katsayıları farklı alternatifler.
Bunların içinde Taşkent
‘e, Türkmen Elçiliği ‘ne gidip vize pulunu yapıştırtmak da var veya Buhara ‘da
Pazartesi gününü bekleyip tekrar çıkış denemesini yapmak da var. Ama bu defa
resmi davet yazısının bir sureti elimde olarak (tabii bana ulaşabilirse bu
davet mektubu).
Asia Buhara otelinde yine
bir sabah ve yine kahvaltı. Arkasından otelin avlusunda gölge veren ağaçların
altındaki masalarda çok yıpranmış olan haritamı yanımda getirmiş olduğum bantla
tamir ettim. Biraz vakit geçirmeye bir de zihnimi biraz dağıtmaya çalışıyorum.
Saat 09:30 gibi Aşgabat ‘da Türk Elçiliği ‘nde bu konuyla ilgilenen dostumu
telefonla arayıp oralarda son durumun ne olduğunu sordum. Bu defa onlar da
endişeli.
Bir şekilde Türkmen
yetkililerle yaptıkları son görüşmede aslında benim transit geçiş yapacak biri
olmamdan dolayı davet mektubundan ziyade pasaportumda yapışmış veya
yapıştırılacak olan vize puluna ihtiyacım olduğu sonucu çıkmış. Bu durumda
davet mektubu beklenmesi konusu tümüyle suya düşmüş oldu.
Bunu duyunca hemen eşyalarımı
derleyip toparladım, motorun çantalarını hazırladım. ½ saat içinde yola çıkmak
üzere otelden ayrılışını yapmış olarak motoruma bindim. Saat 10:10 ‘da teker
döndü ve önümde 600 km ‘likTaşkent yolu var. Daha önce Buhara-Samerkand-Taşkent
olarak iki etapta yapmış olduğum yolu bu defa tek güne sığdırmak zorundayım.
Bu yola çıktığım için
listemde yer alan iki seçenek düşmüş oldu. Bunlardan ilki bekleyip Pazartesi
günü davet mektubunu temin edip Türkmenistan ‘a geçmek, diğeri ise Buhara ‘dan
tamamen Kuzeybatıya doğru Nukus Şehrine sürmek ve buradan da Kazakistan ‘a
geçiş yaparak Türkiye ‘ye Kafkaslar ‘dan girmek.
İlk seçenek içinde bir
risk bulunduruyor. Zira 09 Haziran ‘da Özbek vizesinin son günü olması
nedeniyle bir daha Özbekistan ‘a geri alınma şansı kalmıyor. Yani davet
mektubundan veya başka bir sebepten dolayı Türkmenistan reddedecek olursa geri
dönüşüm yok. Tampon bölgeye yerleşmek gerekir herhalde.
İkinci seçenekteki
Kazakistan yolculuğu ise Nukus üzerinden Kazakistan ‘a doğru uzunca ve sıcak bir
çöl yolunu içerdiği gibi bir de ıssız ve sıcak bir çöl geçişi olan
“Karakalpakistan Özerk Bölgesi” nden geçişi gerektiriyor. Bunlar da gözümü
korkutuyordu.
Yukarıda anlattıklarımın
dışındaki iki seçenek ise zaten Taşkent ‘e gitmeyi gerektiriyordu. Vize pulunu
pasaportuma yapıştırıp dönmek veya bunda bir aksilik olursa Taşkent ‘in
yaklaşık 70 km Güneyinde bulunan kapıdan Kazakistan ‘a geçmek ve uzun güzergahı
tamamlayarak Kafkaslardan Türkiye ‘ye ulaşmak.
Taşkent ‘e doğru
yoldayım. Özellikle Navoi Şehri yakınlarında polisler ciddi tuzak kurup radarla
hız limitini aşanlara acı çektiriyorlar. Benim başıma gelmişti. Dikkatlice
gidiyorum. Samerkand ‘a yaklaşırken (sanki 55-60 km kala) karnımı yol kenarında
gölgeler içinde yerleşik bir yol lokantasında doyurdum. Yine dişleri altın
kaplamalı bir kadıncağız vardı.
Buhara 'dan Samerkand 'a giderken yaklaşık 70 km kala |
Ne yiyeceğime birlikte
karar verdik. Salata, ayran, cız. Cız aslında yağda kızartılan et anlamında. ½
kg cız yapılmasında mutabık kaldım. Gelen etler lezzetli olmasına lezzetli
fakat çoktu.
Cız diye adlandırılan kızartma et |
18:30 gibi Taşkent ‘de,
Hotel Uzbekistan ‘a giriş yaptım. Bu defa 1212 numaralı odadayım.
7 gün kaldığım önceki
odamın üstü oluyor. Otel 'e çat kapı girerseniz 100.-USD geceliğine alıyorlar. Bir turizm firması kanalıyla giderseniz 65.-USD 'a iş bitiyor. Ben oteli bırakalı –ne güzel- değişiklik yok. Herkesi
tanıyorum, onlar da beni tanıyor.
Güzel bir duş yaptım,
toparlandıktan sonra laptop ‘umu da alarak hemen yakındaki Book Café ‘ye
gittim. Orada güzel bir strawberry margarita ve cup cake sipariş ettim.
Ne güzel! Onlar da beni
hatırladı. Taşkent ‘e gelip de bu kadar uzun süre kalan benden başka turist
olmamıştır sanırım. Bilgisayarımda çalıştım biraz. Pazar günü olması nedeniyle
Café 21:00 ‘de kapandı. Hava zaten kararmıştı ve benim için yarın da uzun bir
gün olacağından otelime döndüm.
Odamda biraz oyalandım ve
arkasından uyku. Uyuyabilmem vakit aldı. Ertesi günü faaliyetleri zihnimi
meşgul etmekteydi sanırım. ‘Sabah ola hayrola’ diye güzel bir lafın arkasına
sığınılır. Ben de öyle yaptım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder